Trump’ın tarife uygulamaları ile ticaret savaşlarını tekrar konuşmaya başladık ve muhtemelen önümüzdeki dönemde daha da konuşmaya devam edeceğiz. Ticaret savaşlarını konuştuğumuz bir ortamda ise 1929 Büyük Buhranı sonrasında yine ABD ile ortaya çıkan “Komşuyu Fakirleştirme Politikası” (Beggar Thy Neighbor Policy) kavramını hatırlatmak isterim…

1929 Büyük Buhranı’nın etkisiyle ABD’de üretim ve istihdamdaki düşüşlere bağlı olarak, ABD’nin diğer ülkelerden mal alımı azalmış, ABD’nin ithalatının azalması ise diğer ülkeleri zor duruma sokmuş ve buna tepki olarak bu ülkeler de ithalatlarını kısıtlayıcı önlemler almışlardır.

Komşuyu Fakirleştirme Politikası, milli gelir ve istihdamı arttırmak için uygulanan gümrük tarifeleri, kotalar ve diğer ticaret engellerini ifade eden korumacı uygulamalardır. Ülkeler bir yandan ithalatlarını kısarken, diğer yandan ekonomik çöküşü diğer ülkelere ihraç ettiklerinden bu terim kullanılmaktadır.

Bugün ABD ekonomisine dair göstergeler çok daha iyi seviyelerde olmasına karşın, farklı gerekçelerle uygulanan gümrük tarifeleri dikkate alındığında, şartlar ve uygulama şekli 1929 Büyük Buhranı dönemindekinden farklı olsa da, günün sonunda diğer ülkelerden gelecek misillemeler ile küresel ekonomi ve bir çok ülke zarar görebilecektir.

Diğer yandan geçtiğimiz günlerde ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, "güçlü dolar" istediklerini, istemedikleri şeyin ise "diğer ülkelerin para birimlerini zayıflatması ve ticaretlerini manipüle etmesi" olduğunu ifade etmişti. Bu ifade aslında ticaret savaşlarının, “Kur Savaşları"na (Currency Wars) evirilebileceği riskini gözler önüne seren bir açıklama oldu.

Öyle ki, ülkeler, komşuyu fakirleştirme politikaları çerçevesinde yalnızca gümrük tarifeleri ve kotalarla değil, döviz kurları ve döviz miktarlarıyla da korumacı önlemler uygulayarak ithalatlarını kısıtlamaya gidebilirler. Dolayısıyla ülkeler ithalatlarına döviz sınırlaması getirebilecekleri gibi döviz kurlarının değeriyle oynayarak da (devalüasyon ya da ulusal paranın değer kaybetmesi) ithalatlarını azaltma yolunu seçebilirler. Böylece ülkeler, kur ayarlamaları ile tarife ve kotalardan farklı olarak ithalatın kısıtlanmasının yanı sıra ihracatını arttırma olanağı da elde edebilmektedirler. Ancak bir süre sonra bu duruma tepki olarak diğer ülkeler de aynı yollu izleyebilir ve buda ülkeler arasında bir Kur Savaşına dönüşebilir. Nitekim, ABD’nin en büyük ihraç maddesi dolardır ve geçmişte olduğu gibi bugünde dolar, dünya ekonomisinin en büyük problemidir. Bu durum çözülmediği sürece küresel ekonomide sorunlar yaşanmaya devam edecektir. Ama o zamana kadar ister ticaret savaşları olsun ister kur savaşları, günün sonunda kazananın olmadığı ve bu tür savaşların negatif toplamlı oyunlar (negative sum game) olduğu unutulmamalı…