Ekonomi

Yapmayın, tasarruf sahibini köşeye sıkıştırmayın!

Sayın Alaattin AKTAŞ'ın, ekonomim.com sitesinde bugün yayımlanan "Yapmayın, tasarruf sahibini köşeye sıkıştırmayın!" başlıklı köşe yazısı

✓ Tasarruf kedi gibidir ve köşeye sıkıştırmaya gelmez. Bir şekilde kaçar, o köşeden kurtulur ve kaçarken de zarar verir.

✓ Bu yüzden ekonomi yönetimi evlerinde kedi beslemeli! Beslemeli ki kediyi (tasarrufları) köşeye sıkıştıramadıkları gibi, istedikleri zaman istedikleri hareketi yaptıramadıklarını da görmeli!

Bilimde “sıvılar sıkıştırılamaz” diye özetlenen bir kural vardır. Aslında sıvılar sıkıştırılır da, öylesine önemsiz bir düzeydedir ki bu, prensip olarak sıvıların sıkıştırılamayacağı ilkesi ya da kuralı kabul edilmiştir.

Tasarruflar da sıvı gibidir. Pek sıkıştırmaya gelmez. Bir yerden patlak verir, boş bulduğu alana akar. Tabii ki tasarruf sahibi de...

Ocak ayının verilerine bakıyoruz; finansal yatırım araçlarının hiçbirinde reel getiri yok. Bir tek devlet iç borçlanma senedinde (DİBS) reel getiri görülüyor ama tasarrufunu doğrudan bu araçta değerlendiren kaç kişi var ki? DİBS’e olsa olsa fonlar kapsamında yatırım yapılıyordur.

Diğer finansal araçların tümünde reel kayıp var. Mevduatta, borsada, dövizde ve altında. Her ne kadar altın son günlerde bir atak yapmış ve hızlı bir artışa konu olmuşsa da geçen ayki durum hiç de parlak değil.

İşte ocak ayının verileri... Bir ayda mevduat yüzde 1,5, külçe altın yüzde 2, dolar yüzde 3,3, euro yüzde 4,4, borsa ise yüzde 4,3 reel kayba yol açtı.

Hangisi?

Şimdi “Tasarruf sahibini ve tasarrufları sıkıştırmayın” derken saydığım tüm finansal araçları kastediyor değilim elbette.

Ne yani “Ekonomi yönetimi bir şeyler yapsın da altın fiyatları artsın” denilebilir mi?

Ya da hisse senedi fiyatlarının yükselmesi yönünde doğrudan müdahale beklenebilir mi? Borsa için dolaylı ve işleyişin sağlıklı olması yönünde elbette yapılacaklar vardır ama doğrudan bir müdahale beklenmesi elbette söz konusu değil.

Döviz konusunda da söylenecek pek bir şey yok. Dövizdeki artış konusuna hiçbir iktidar “Aman tasarruf sahibi zarar etmesin” noktasından bakamaz, bakmaz, zaten böyle bir beklenti de olmaz. Normal bir ekonomide döviz tasarruf aracı bile değildir ki...

Ekonomi yönetiminin müdahale edebileceği, daha doğrusu etmesi gereken tasarruf aracı böylece kendiliğinden ortaya çıkıyor: “Türk parasının getirisi, yani mevduat.”

Özellikle döviz gibi normalde tasarruf aracı bile olmaması gereken araçların bu niteliğe bürünmesinin nedeni de Türk parasının getirisinin düşük kalması değil mi zaten?

Türk parası enflasyon karşısında uzun dönemli değerlendirmelerde hep kaybettirmiş, bu tartışılmayacak kadar somut bir gerçek.

Bu yüzden de vatandaş tasarruf edebildiği üç kuruş birikimini enflasyondan koruyabilmek için ne yapacağını bilemez hale gelmiş.

Tasarruf kedi gibidir!

Öyledir, tasarruf kedi gibidir ve köşeye sıkıştırmaya gelmez!

Bir şekilde kaçar, o köşeden kurtulur ve kaçarken de zarar verir.

Tasarrufu da bir köşeye hapsetmeye, sıkıştırmaya kalkışırsanız boynunu büküp kaderine razı olmaz, bir şekilde kurtulur ve başka alanlara kayar.

Türk halkının adeta genlerine işlemiş iki alan var ve tasarruflar oraya yönelir. Bu yönelme de ekonominin pek hayrına olmaz. Söz konusu alanların ne olduğu açık; döviz ve altın.

Kaldı ki döviz uzunca bir süredir enflasyonun altında artış kaydettiği için orada belirgin bir potansiyel oluştuğu kanısı giderek daha fazla taraftar buluyor.

Bir süredir dövizden TL’ye, yani mevduata ve yatırım fonlarına geçenler, KKM’den çıkıp yine aynı şekilde TL’ye yönelenler adeta birbirini kolluyor. Amaç, henüz yükselmeden ya da fazla yükselmeden yeniden döviz geçmek.

Ateşe benzin dökülüyor!

Türk Lirası cinsi varlıkların getirisi düşüyor, düşürülüyor.

Mevduat faizi aşağı gidiyor, bu yetmezmiş gibi bir de stopaj artırılıyor.

Şimdi hemen birileri “Ne yani, faiz kazancı vergilendirilmesin mi” diye ayağa kalkmasın! Ben bir dengeden, o dengenin bozulmasının yol açacağı sorunlardan söz ediyorum. Faiz kazancı tabii ki vergilendirilmeli de bu Türkiye ekonomisi için daha büyük sorunlara yol açmadan yapılmalı, söylediğim bu.

Tasarruf sahibi TL’den çıkarsa ağırlıkla dövize gider. Böyle bir yönelme durumunda Merkez Bankası bu talebi bir şekilde karşılar ve kurun çok hızlı artmasını önler. Merkez Bankası’nın elinde bunu yapacak kadar dövizi var. Ama bunca rezerv vatandaş döviz talep ettiğinde oraya aktarılmak üzere mi biriktirildi yani?

Önemli olan o talebi karşılamak değil ki, o talebin doğmasını önlemek. Bunun yolu da Türk parasının getirisinin, dövize yönelmeyi önleyecek boyutta tutulmasından geçiyor.

TL’nin getirisini aşağı çeken en önemli etken de tabii ki stopajdaki artış değil. Enflasyon bir ayda yüzde 5 olarak gerçekleşiyorken, yıllık tahmin daha ilk raporda yukarı güncelleniyor ve yeni tahmine de hiç kimse inanmıyorken ama bunlar yetmezmiş gibi topluma sürekli olarak faiz indirimlerine devam edileceği yönünde mesaj veriliyorken TL’den kaçış ve diğer alanlara yöneliş hızlanacaktır.

Ekonomi yönetimine evlerinde kedi beslemelerini öneririm. Kediyi (tasarrufları) ne köşeye sıkıştırabilirler, ne de istedikleri zaman istedikleri hareketi yaptırabilirler.

•    Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.