Türkiye adım adım faiz indirimine gidiyor. Bu gayet normal. Yüzde 50 faiz öyle aylarca, hele hele yıllarca uygulanabilecek bir oran değil.
Ne var ki, faiz indirimi normal olmaya normal de, indirim mutlaka yapılacak, zaten yapılmalı da, önemli olan zamanlama. Hani o meşhur sözdeki gibi: “Her şey zamanında!”
Peki faiz indiriminde doğru zamanlama ne olabilir?
İşte herkes kendine göre bir tarih verme, bir tarihi ön plana çıkarma eğiliminde.
Zamanlama konusunda iki temel göstergeye bakılıyor ya da iki temel gösterge çarpışıyor!
Faizin bir an önce aşağı çekilmesi taraftarı olanlar en görünür göstergeye, yıllık enflasyonun seyrine bakılması taraftarı. Biliniyor ki yıllık enflasyon yüzde 38’in tutacağı varsayımına göre temmuz sonunda yüzde 60’ın, ağustos sonunda yüzde 50’nin az da olsa altına inebilir.
Eylül sonunda ise yüzde 45’ler görülebilir. Bu oranların gerçekleşmesi için fazla bir şey yapmaya da gerek yok; baz etkisi sağ olsun! Ama bunu bir başarı gibi pazarlamak isteyecek siyasetçiler bir taşla iki kuş vurmaya niyetlenebilir.
Eylülde, hele hele son günlerde iddia edildiği gibi ağustosta piyasaları pek rahatsız etmeyecek ölçüde küçük çaplı bir faiz indirimi yapıldıktan sonra zaten gerileyecek olan enflasyonu bu faiz indirimine bağlamak ne kadar güzel olur değil mi… Aynı nakarat tekrarlanır:
“Sonbaharda enflasyon düşecek dedik ve düştü mü, düştü! Bakın faiz indirimi etkisini gösterdi. Faizi düşürmeye devam edeceğiz, enflasyon da düşmeye devam edecek…”
Yazın bir kenara, bunu yine duyabiliriz!
Ama faiz indiriminin o büyülü heyecanına kendini kaptıracak olanlar faizi öyle 2.00-2.50 puanlık sembolik sayılacak tutarda değil de, 5’er puan 5’er puan indirmeye kalkışırsa ve Merkez Bankası da bu isteğin karşısında duramazsa yukarıdaki cümlenin son bölümü, yani “Enflasyon da düşmeye devam edecek” bölümü bir anda metinden çıkarılır.
“Önemli olan aylık oran”
Merkez Bankası bir gerçeğin çok ama çok farkında. Yıllık enflasyonun düşmesiyle birlikte “Faizi indir” diye üstüne gelinecek. İşte Merkez Bankası bu yüzden aylardır “Ben yıllık enflasyona bakmam, benim için aylık gidişat önemli” diye adeta haykırıyor.
Aylık oran vurgusu hem bir dizi metinde yer aldı, hem çeşitli konuşmalarda ifade edildi.
Merkez Bankası artık ezberlediğimiz “Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir” şeklindeki görüşünü niye böyle ısrarla dile getiriyor sanıyorsunuz.
Bir kez daha vurgulayayım; biliyorlar ki yıllık enflasyon düşünce aylığın ne olduğuna hiç bakmayacak olanlar “Hadi artık indir şu faizi” diyecek.
Bunun işareti de verildi zaten. Cumhurbaşkanı Erdoğan kısa bir süre önce “Enflasyonu faizde atacağımız adımlarla son çeyrekte daha olumlu bir konuma taşımış olacağız” derken herhalde faiz artışını kastetmedi. Hem Erdoğan’ın faizle ilgili hangi açıklaması bir artışa işaret eder ki, kastedilen çok açık, bir faiz indirimi.
Aslında hemen herkes yıl sonuna doğru bir faiz indirimi olabileceğini dile getiriyor da sorun bunun erkene ve olmadık bir zamana çekilmesi.
İşte bu yüzden de Merkez Bankası kim bilir kaçıncı kez “Bizim için aylık artış önemli” diyor ya…
Temmuz vurgusu da mesaj
PPK’nın önceki günkü toplantısından sonra yapılan açıklamada temmuz ayı enflasyonunun görece yüksek beklendiğine ilişkin ifade de aslında bir mesaj niteliğinde:
“Yıllık oran düşecek düşmeye ama bakın aylık gidişatta öyle pek kayda değer iyileşme yok. Hatta temmuz yüksek gelecek…”
TCMB biraz kaçak güreşiyor!
Merkez Bankası sürekli olarak aylık oran diyor ama kastettiği aylık oranın ne olduğunu bilen yok. Sürekli olarak “mevsimsellikten arındırılmış” oran kavramını duyuyoruz da bu oran ne, bilmiyoruz.
Tamam, her ay için belli bir orandan söz edilemez de, en azından arındırılmış bu oranın neye göre hesaplandığı, Merkez Bankası’nın kriterinin ne olduğu kamuoyuyla paylaşılmalı.
Bu köşede daha üç gün önce 22 Temmuz’da bu konuyla ilgili olarak şunları yazmıştım:
“Acaba Merkez Bankası baskılar sonucu istemeye istemeye faiz indirmek durumunda kalabileceğini dikkate alıyor ve mevsimsellikten arındırılmış enflasyon hesaplamasını ya da setini kendini bağlayacağı kaygısıyla mı açıklamıyor?”
Öyle ya, diyelim faiz indirimi pek olmayacak bir zamanda gündeme geldi ve Merkez Bankası da bu baskıya direnemedi. Merkez Bankası o zaman çıkıp pekala “Bizim aylık olarak izlediğimiz mevsimsellikten arındırılmış oranlara göre indirim zamanı gelmişti” diyebilir.
Üç olasılık var
İki gerçek tartışılmayacak kadar açık:
- Siyasetçi olabildiğince erken faiz indirimi isteyecek.
- Merkez Bankası bu isteğe elinden geldiğince karşı çıkacak. Yazılanlar, söylenenler iyi de, acaba Merkez Bankası faiz indirme baskısına ne kadar direnebilecek ya da direnebilecek mi? Merkez Bankası yönetimi zamansız bir faiz indirimi baskısı olursa…
- Ya baskıya boyun eğerek söyleneni yapacak.
- Ya da doğru bildiğini sonuna kadar savunacak, belki bu yüzden görevden alınmayı göze alacak, belki de istifa edecek.
- Üçüncü bir olasılık var ama pek güçlü bir olasılık değil; siyasetçiden faiz konusunda herhangi bir telkin ya da baskı gelmeyecek.
Ama son olasılığı hariç tutarsak bu faiz konusu karakolda bitecek!
- Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.