Merkez Bankası’nın politika faizini 2,5 puan düşürmesinden iki hafta sonra, hem de yılın daha ikinci ayının ilk haftasında, ‘ara hedef olarak alın’ dediği yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 21’den yüzde 24’e yükseltmesinin nedenini bilmiyoruz. Üstelik politika faizini düşürdüğü toplantı sonrası yayımlanan duyuruda “Aralık ayında enflasyonun ana eğilimi gerilerken, öncü veriler ocak ayında öngörülerle uyumlu bir artışa işaret etmektedir” denilmişken, faiz indiriminin gerekçesi elbette spekülasyonlara yol açıyor.
Enflasyonla mücadelenin bu kadar uzaması kaçınılmaz olarak şikâyetleri çoğaltıyor. İhracatçı hayatından memnun değil; nasıl olsun, paramız reel olarak sürekli değerleniyor; özellikle verimlilik sorunu yaşayan ihracatçılar açısından dış piyasalarda rekabet sıkıntısı yaratıyor. Yüksek kredi faizleri iş insanlarının işine gelmiyor. Asgari ücret ile emekli ve memur maaşlarındaki artışlar daha yılın ikinci ayında enflasyona yenik düşüyor. Hadi, pazarlık gücü neredeyse sıfır olan bu son grubun şikâyetlerinin, seçim sandığının şimdilik ortada görünmüyor olması nedeniyle –birkaç üzüntü beyanı dışında- dikkate alınmadığını varsayalım. Ama diğer grupların baskı güçleri var; hoşnutsuzluklarını her düzeydeki yetkiliye kapalı kapılar ardında ilettiklerine kuşku yok.
Bu iş çok uzadı, süreç istenilen hızda gitmiyor
Böyle bakınca, Merkez Bankasının iki hafta sonra yıl sonu enflasyon tahminini yükselteceğini bile bile politika faizini Ocak ayı Para Politikası Kurulu toplantısında düşürmesinin temel nedenlerinden birinin söz konusu şikâyetler olması, düşük olmayan bir olasılık olarak beliriyor. Yanlış anlaşılmasın; enflasyon düşmüyor, ona rağmen politika faizi düşürülüyor demiyorum. Aksine Mayıs 2024’ten bu yana enflasyonda 33 puan düşüş var. Muhtemelen bu düşüş Şubat ayında da devam edecek. Sorun, birincisi, faiz artırım döngüsünün Haziran 2023 - Mart 2024 gibi uzun bir döneme yayılarak hem döviz kurunun hem de bunun doğal sonucu olarak enflasyonun sıçramasına izin verilmesi. Dolayısıyla, bu iş çok uzadı ve üstelik istenilen hızda gitmiyor süreç. İkinci sorun, faiz düşürüldükten iki hafta sonra enflasyon tahminin yükseltilmesinde. Tam anlamıyla ‘bu ne perhiz ne lahana turşusu’ durumu. Şikâyet edenler, muhtemelen bugünkü enflasyonu Mayıs 2023 enflasyonu ile –çok haksız biçimde- karşılaştırıp “ama ortada olumlu bir sonuç yok” diyorlar. Sabredilse -ki sabredeceklere Merkez Bankası da dahil- enflasyonu 2025 sonunda yüzde 30’a, belki 30’un da biraz altına düşürmek mümkün olacak. Ama anlaşılan sabır taşı çatlamak üzere.
Pazartesi günü açıklanan sanayi üretim verisi bir nebze olsun Merkez Bankası’nın şikâyetler karşısındaki konumunu güçlendirir mi? Aralık ayında bir ay öncesine kıyasla yüzde 5, bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla ise yüzde 8 arttı sanayi üretimi. Oysa yılın ikinci ve üçüncü çeyreklerinde bir önceki çeyreğe göre düşmüştü üretim. Sadece ilk çeyrekte yükselmişti. Son çeyrekteki artış ilk çeyrektekini de geride bıraktı. Tek seferlik bir artış mı yoksa eğilim değişmeye mi başladı? Kredi faizleri hem gerçekleşen hem de ileride gerçekleşmesi beklenen enflasyonun çok üzerinde. İhracat ‘eh işte’ şeklinde gidiyor. Maaş ve ücretler enflasyona yenik düştü. Ocak ayında hem kapasite kullanım oranı hem de reel kesim ile tüketici güveninde düşüş gerçekleşti. Bu göstergeler henüz olumlu yönde bir eğilim değişikliğine işaret etmiyorlar. Kısacası ve ne yazık ki, Merkez Bankası’nın şikâyetler karşısındaki zayıf konumu en azından mart enflasyonu açıklanana kadar (nisan başına kadar) sürecek gibi görünüyor.
• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.