Rolls-Royce Türkiye Ülke Direktörü Görkem Kiriş Gümüşel, Türkiye’nin, Rolls-Royce için çok büyük ve stratejik öneme sahip bir pazar olduğunu söyledi.
Gümüşel, yaptığı açıklamada, Rolls-Royce olarak Türkiye’de yaklaşık 150 çalışanları bulunduğunu ifade etti.
Rolls-Royce’un tüm sektörlerinin Türkiye’de aktif olarak çalıştığını aktaran Gümüşel, önceliklerinin uzun dönemli işbirlikleri geliştirmek olduğunu belirtti.
Türkiye’deki projeler aktif oldukça Rolls-Royce’un ülkede daha da büyümeye devam etmeyi planladığını vurgulayan Gümüşel, şunları kaydetti:
Türkiye, Rolls-Royce için çok büyük ve stratejik öneme sahip bir pazar. Sivil havacılık alanında faaliyetlerimizden başlayacak olursam, Türk Hava Yolları (THY) ile olan uzun süreli işbirliğimizi örnek gösterebilirim. THY, hızla büyüyen bir hava yolu şirketi. İstanbul ise global çapta önemli bir ulaşım merkezi. Bu bağlamda hava yolu ve kargo taşımacılığı her geçen gün artış gösteriyor. Rolls-Royce olarak biz de artan ihtiyaca motorlarımızla destek olurken, filoya güç katıyoruz. THY ile 2009’dan bu yana pazar payımızı çok kısa bir zamanda ciddi şekilde artırdık. Bu başarı şüphesiz THY’nin, Rolls-Royce’un ürün ve hizmetlerine olan güveninin bir sonucu. Biz de bu güveni uzun dönemli işbirliklerimizle layıkıyla yerine getirmeye çalışıyoruz. THY ile yaptığımız son anlaşma kapsamında ilave Rolls-Royce motorlu Airbus A350 uçağı siparişleri, halihazırda hizmette olan Rolls-Royce motorlu A350 ve A330’lara dahil olacak. THY, bu siparişiyle dünyanın en büyük A350 filosuna sahip hava yolu şirketi oluyor. Bu anlaşma ile birlikte THY’deki geniş gövdeli uçaklardaki pazar payımızı yüzde 33’ten yüzde 55’e çıkarıyoruz. Global pazar payımızda da benzer bir artış söz konusu.
Globalde aldığımız siparişlerle yüzde 36’lık pazar payımızı, yeni siparişler ile yüzde 55 seviyesine çıkarıyoruz. 2023 yılı dolayısıyla sadece Türkiye pazarı için değil, global sivil havacılık pazarında da Rolls-Royce için başarılı bir yılı temsil ediyor. 15 yıldır ulaştığımız en yüksek pazar payını bu sene içerisinde yakaladık. Türk hükümetinin savunma sanayisi alanında dışa bağımlılığını azaltmak için halihazırda üzerinde çalıştığı özgün projeler var. Biz de aktif olarak Savunma Sanayii Başkanlığı ve ilgili kurumlarla bu projelerde nasıl işbirliği yapabiliriz, onu görüşüyoruz. Gaz türbin alanında 100 yılı aşkın bilgi birikimimiz ile Türk sanayisinin kabiliyetini geliştirecek şekilde stratejik ortaklıklar kurup özgün geliştirme programlarının başarılı olmasına destek olabiliriz. Projelere sağlayacağımız bilgi transferi çok değerli. Çünkü bunlar çok kritik teknolojiler. Bu açıdan da Türkiye’ye sunduğumuz uzun işbirliğine dayalı, teknoloji transferini içeren iş modelimiz bizleri rakiplerimizden ayıran en önemli farklılık.
Gümüşel, nükleer alanında da mevcut bilgi birikimlerinin ve tecrübelerinin olduğunu belirterek, bu bilgi birikimini diğer projelere aktarma yolunda ilerleyeceklerini dile getirdi.
Sürdürülebilir bir gelecek için küçük modüler nükleer reaktörler (SMR) alanında da kayda değer ilerlemeler kaydettiklerini aktaran Gümüşel, SMR’lerin, maliyet etkin ve büyük nükleer santrallere göre finansmanı daha kolay yönetilebilir bir model olduğunu söyledi.
Gümüşel, “Ayrıca sıfır karbon ekonomisine geçiş için önemli fırsatları da beraberinde getiriyor. Bakanlığımız ve diğer ilgili kurum ve kuruluşlarla SMR’lerin Türkiye’de kurulumu ile ilgili görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Bu görüşmelerin olumlu sonuçlanacağını ümit ediyoruz.” diye konuştu.
“Türkiye’de 30’dan fazla yıldır faaliyet gösteriyoruz”
Gümüşel, 1990’dan bu yana İstanbul Hadımköy’de faaliyet gösteren üretim tesislerinde MTU 4000 serisi motorların parçalarının yapıldığını, her yıl yaklaşık 100 bin ünite üretildiğini, bu tesislerinde motor montaj ve bakım onarım kabiliyetlerinin de olduğunu anlattı.
Üretim tesisleri ve ofislerinin yanı sıra Türkiye çapında müşterilere hizmet veren temsilciliklerinin de bulunduğunu anlatan Gümüşel, 2012’de İstanbul’daki bölge ofislerini kurduklarını ve tüm iş birimlerini kapsayan faaliyetleri buradan sürdürdüklerini söyledi.
Gümüşel, “Sivil havacılık alanında ise önceden de bahsettiğim gibi, THY ile ortaklığımız 2009 yılında Airbus A330’lara güç veren Rolls-Royce motorlarımızın seçilmesiyle başladı. MNG Hava Yolları’nın kargo taşımacılığında yine Rolls-Royce motorlu A330’ler kullanılıyor.” dedi.
Türkiye’nin savunma sektöründe ise 50 yılı aşkın bir süredir varlık gösterdiklerini kaydeden Gümüşel, “Nakliye uçakları, eğitim helikopterleri, ATAK helikopterleri, özgün helikopter ve askeri nakliye uçakları dahil olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunan hava araçlarına yaklaşık 450 motorumuz ile güç veriyoruz.” şeklinde konuştu.
Güç Sistemleri iş biriminin ise Türkiye pazarındaki ana tedarikçilerden biri olduğunun altını çizen Gümüşel, “Türkiye’deki askeri deniz ve kara platformlarının motor taleplerini karşılıyor, müşteri portföyümüzdeki farklı alanlarda faaliyet gösteren şirketlere enerji çözümleri üretiyoruz.” ifadesini kullandı.
“Bilgi birikimimizi, Türk endüstrisine transfer etmek için çalışmalarımıza devam ediyoruz”
Gümüşel, ATAK helikopterlerine güç veren CTS800 motorlarının bakım ve onarımının yapılabilmesi için TUSAŞ Motor Sanayi AŞ’yi (TEI) yetkilendirme sürecinde olduklarını söyledi.
2024’ün ilk yarısında tamamlanması planlanan proje sayesinde, motorlarının bakım ve onarımının Türkiye’de gerçekleştirileceğini belirten Gümüşel, sözlerini şöyle tamamladı:
Dolayısıyla bu projenin stratejik olarak oldukça önemli bir proje olduğunu söyleyebiliriz. Savunma alanında köklü bir geçmişe dayanan bilgi birikimimizi, Türk endüstrisine transfer etmek için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu birikimimizi Türkiye’ye kazandırmak, yapacağımız en büyük yatırım. Bizim için bir diğer önemli konu ise sürdürülebilirlik. Rolls-Royce olarak kendi tesislerimizdeki karbon salımını 2030 yılına kadar, aktif olduğumuz sektörlerdeki tüm değer zincirimizdeki karbon salınımını 2050 yılına kadar net sıfır karbona ulaştırmayı taahhüt ediyoruz. Bu yolda, gelecek nesillere yaşanabilir bir gezegen bırakmayı ve karbon emisyonlarını kalıcı olarak azaltmayı veya ortadan kaldırmayı hedefliyoruz.
Ek olarak belirtmek isterim ki THY’nin yeni A350 siparişindeki uçaklarına güç verecek TRENT XWB motorlarımız yeni jenerasyon ve düşük sesli olup, önceki TRENT motorlarına göre yüzde 15 yakıt tasarrufu sağlamaktadır. TRENT XWB motorlarımız THY’nin operasyonel yeteneklerini artırmanın yanı sıra sürdürülebilirlik yolculuğunu da hızlandırmaya yardımcı olacak ve çevresel hedeflerine de önemli katkı sağlayacaktır. Yüzde 50 Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı (SAF) karışımıyla çalışmaya tamamen hazır durumda olan TRENT XWB motorlarımızın, gelecek için yüzde 100 SAF ile uyumlu olduğunu kanıtladığını ve tüm sivil havacılık motorlarımızın yüzde 50 SAF yakıtlarla karışımlı olarak kullanım için onaylı olduğunu da eklemek isterim.