Almanya’da enerji piyasasını düzenleyen Federal Ağ Ajansı (Bundesnetzagentur) Başkanı Klaus Müller, tüketiciler için elektrik fiyatlarının yüksek kalmasını beklediğini belirtti.

Müller, Alman Rheinischen Post gazetesine verdiği röportajda, Almanya’da doğal gaz arzında sıkıntı olmamasını netleştirmek için henüz çok erken olduğunu kaydetti.

Almanya’da toptan elektrik fiyatlarının Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası enerji krizinin yaşandığı 2022’ye kıyasla önemli ölçüde düştüğünü hatırlatan Müller, yine de fiyat seviyesinin savaş öncesine göre daha yüksek olduğunu vurguladı.

Müller, “Bu durum yakın zamanda da değişmeyecek. En azından konvansiyonel olarak üretilen enerjiyi büyük miktarlarda tüketmeye devam ettiğimiz sürece ucuz enerji dönemi sona erdi.” ifadesini kullandı.

Alman koalisyon hükümetinin 2024’te şebeke ücretleri için sübvansiyonları kaldırmasına yönelik son tasarruf kararlarını da savunan Müller, “Bu federal hükümet için zor bir karardı. Ne yazık ki bir etki oluşturmadan para tasarrufu yapamazsınız. Bu açıdan kararı anlayabiliyorum. Planlanan 5,5 milyar avroluk sübvansiyonun kaldırılmasıyla ortalama dört kişilik bir hane yılda 120 avro daha fazla şebeke ücreti ödeyecek. Değişikliklerin ne zaman uygulandığına bakılmaksızın, maliyetler er ya da geç tüm tüketicilere ulaşacaktır.” değerlendirmesini yaptı.

Öte yandan, Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası arz yönlü belirsizlikler ve AB’nin Rus enerji ürünlerine uyguladığı ambargo, Almanya’daki enerji piyasalarında dengesizliklere yol açmıştı.

Almanya, savaş sonrası Moskova’nın Kuzey Akım 1 doğal gaz boru hattı üzerinden gaz akışını durdurma kararının tetiklediği sarmal bir enerji kriziyle karşı karşıya kalmıştı.

Ülkede enerji krizine karşı mali tedbirlerin milli gelire oranı yüzde 7,5 olarak gerçekleşmişti.

Bu arada, Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle Alman sanayisi giderek artan bir baskı altında bulunurken, diğer ülkelere kıyasla yüksek olan enerji fiyatları, kimya ve çelik gibi enerji yoğun ham madde sektörlerini zorluyor.

Bu sektörlerin üretim verileri 2022’den bu yana zayıflarken, bazı sektörlerin üretimlerinin bir kısmını yurt dışına kaydırdığına ve özellikle de yeni yatırımlarını başta ABD olmak üzere başka ülkelerde planlamayı tercih ettiğine dair kanıtlar giderek artıyor.

Almanya’da politikacıların bu endüstriyel değişimin ne kadarını engellemesi gerektiği konusunda tartışmalar aylardır devam ediyor.