Hani fellik fellik döviz arıyoruz desek yeridir. Biraz bulsak da elimiz bollaşsa ama yok, bulamıyoruz.
Sonuç da ortada, döviz bulamadığımız gibi bulabileceğimize dönük bir işaret de olmayınca kimse cebinde Türk parası tutmak istemiyor ve hemen herkes dövize hücum ediyor.
Öyle bir duruma geldik ki, cebinde 50 doları, 100 doları olan bile “Şu döviz bir artsa” diye gözünü ekranlardan alamıyor.
Merkez Bankası da bir cepten diğer cebe aktara aktara dövizi tutmaya, kasasına giren dövizi de piyasaya sürerek kurun artmasını önlemeye çalışıyor.
Değirmen, dökme suyla, taşıma suyla şimdilik döndürülüyor. Öyle görünüyor ki seçime kadar da döndürülecek.
Döviz gelmiyor
2023 seçimlerinden sonra işbaşına gelen yeni ekonomi yönetimi bir ara ne kadar da iddialıydı!
Finans merkezlerine seyahatler birbirini izledi.
Yabancı yatırımcılar adeta sıraya girmişti…
Milyar dolarlar bizi bekliyordu…
Körfez’den mi, Londra’dan mı, artık nereden istersek döviz bulabilir hale gelmiştik…
Seyahat üstüne seyahatler yapıldı, sonuç?
Elde var sıfır değil ama Türkiye’nin ihtiyaçları dikkate alınınca sıfırın biraz üstünde bir döviz girişi.
Geçen yılın haziran ayından 8 Mart’a kadar geçen dokuz ayı biraz aşkın bir süre… Ne kadar mı döviz bulabilmişiz; topu topu 4 milyar 793 milyon dolar!
Bozdur bozdur harca bile denilemeyecek bir para bu!
Bu dönemde hisse senedine net 2 milyar 685 milyon, devlet iç borçlanma senedine ise 2 milyar 108 milyon dolar gelmiş.
Hepi topu bu!
Nerede milyar dolarlar?
Yeni şeyler söylemek, yani yapmak lazım!
Mevlana’nın “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım” dediği gibi, ekonomi yönetiminin de pek işe yaramadığı görülen ekonomi politikasında değişikliğe gitmesi, yeni şeyler söylemesi, yani yapması gerekiyor.
Tablo ortada ve hiç de iç açıcı değil çünkü ve yeni şeyler yapmamız kaçınılmaz…
Bugünden yarına döviz dengemizi kurabilecek durumda olmadığımıza göre yabancının döviz getirmesine bel bağladığımız tartışma götürmez bir gerçek.
Dolayısıyla yabancı ne istiyorsa yapmak durumundayız.
2023 seçiminden sonra faiz artırdık ama bunu adeta utangaç bir şekilde usul usul yapınca pek işe yaramadı. Neşteri kararlılıkla vurup sorunu çözmeye niyetlenemedik ve yara biraz da kendiliğinden iyileşsin istedik; ama olmadı.
Şimdi 31 Mart’la birlikte bir eşiği daha geride bırakacağız. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ne tür önlemleri ya da kararları ya da adımları kastederek söylediğini pek bilmiyorsak da seçimsiz uzunca bir dönem var önümüzde. Bu dönemi radikal bir takım adımlar atarak geçirmemiz söz konusu olabilecek mi dersiniz?
Yok yok, radikal adımlar derken yapısal reformları; örneğin hukuk reformunu, bu kapsamda en azından yargı kararlarının uygulanmasını ya da örneğin Merkez Bankası’nın gerçekten bağımsız çalışmasına olanak tanınmasını ve bir mevzuat değişikliğiyle bunun gösterilmesini kastediyor değilim. Bu alanlarda adım atılacağını hiç sanmıyorum.
Radikal adımlardan kastettiğim yurt içinde de yeterli bulunmayan, hele hele Türkiye’ye para getirmeyi düşünenlerin hiç cazip görmedikleri faiz acaba utangaç tavırla küçük küçük oranlarda değil de bir anda piyasaları şöyle sarsıp kendine getirecek boyutta artırılır mı?
Yoksa tercih faizin değil de kurun artmasından yana mı kullanılır? Bunun tercih edileceğini sanmadığımı belirteyim.
Yarım milyar gitti
Ama kesin olan, seçimden sonra bir şeyler yapmak gerektiği. Bundan kaçış yok. Aksi halde yabancı yatırımcı 4-8 Mart günlerini kapsayan haftada olduğu gibi yarım milyar doları bir anda götürüverir. Söz konusu haftada yabancılar 293 milyon dolarlık hisse senedi ve 259 milyon dolarlık DİBS sattı. Bu tutarların fiyat ve kur hareketlerinden arındırılmış tutarlar olduğunu belirtelim.
Bu arada yabancıların elinde satabilecekleri pek fazla DİBS kalmamış olması bir teselli sayılır. Ama yabancılar hala yüklü miktarda hisse senedine sahip.
8 Mart itibarıyla yabancıların elinde 33.6 milyar dolarlık hisse senedi ve 2.4 milyar dolarlık DİBS bulunuyor.