TÜİK geçen hafta beyin göçü istatistikleriyle ilgili olarak ilk kez bir veri seti yayımladı. 2015’ten bu yana olan dönemi kapsayan istatistiğin son üç yıl için daha da detaylı oluşturulduğunu gördük. Bu istatistiğin içeriğini sevgili arkadaşım Hüseyin Gökçe’nin gazetemizde 27 Eylül’de yer alan haberinde detaylı olarak okumuşsunuzdur.

TÜİK verilerine göre geçen yılki beyin göçü oranı yüzde 2 düzeyinde. Ama bu oranın nasıl hesaplandığına bakınca gerçek oranın çok daha yüksek olduğunu söylemek mümkün.

Gerçek oran niye mi daha yüksek?

Herhangi bir yılın beyin göçü oranı hesaplanırken o yıldan 15-6 yıl önceki dönemde mezun olanlar dikkate alınıyor. Buna göre örneğin 2023 yılının beyin göçü oranı 2008-2017 döneminde mezun olanları kapsıyor. Söz konusu yıllar arasında mezun olanlar da 2018-2022 arasında en az üç yılı yurt dışında geçirmeleri ve 2023’te yurt dışında bulunmaları kaydıyla beyin göçüne dahil ediliyor. Buna göre 2018-2023 döneminin en az dört yılının yurt dışında geçirilmesi gibi bir şart ortaya çıkıyor.

Bu hesaplama yöntemine göre bugün için 2017’den sonraki dönemde mezun olanlarla ilgili beyin göçünü hiç görmüyoruz. Bir üniversiteli düşünün; 2018 ve sonraki yıllarda mezun olmuş ve çoktan yurt dışına gitmiş, yıllardır da orada ama bu üniversiteli beyin göçü içinde yer almıyor.

Bir başka örnek... Üniversiteden 2008-2017 döneminde mezun olan (yani 2023 için gerekli dönemde) biri 2022’de yurt dışına gitmiş olsa ve iki yıldır yurt dışında bulunsa, 2018-2022 dönemi için şart olan üç yıllık süreyi tamamlamadığı için beyin göçü istatistiklerinde gösterilmiyor. 

Beyin göçü istatistiklerinin metodolojisi üstünde bu kadar detaylı durmamın nedeni şu:

“Beyin göçü, göründüğünden ya da açıklanandan çok daha fazla!”

Yoksa 100 üniversite mezunundan 2’sinin yurt dışına gitmesi öyle büyütülecek bir durum değil. Aksine az bile!

Gençler üniversiteye adım attıkları günden itibaren yurt dışına gitmenin planlarını yapıyorken yüzde 2’lik oran ne ki!

Düşünsenize Türkiye’nin ekonomik yönden büyük sorunlar yaşadığı özellikle 2021 sonrasında mezun olan ama yurt içinde iş bulamayıp da bir şekilde yurt dışına giden gençler bu istatistiklerde yer almıyor.

2021 ve sonrasını ekonomik zorluklar anlamında belirttim. Aslında beyin göçü istatistikleri kapsamına 2017 sonrasında mezun olanlar hiçbir şekilde girmiyor.

Meğer doktorlar gitmemiş!

Cumhurbaşkanı Erdoğan 2022 yılında doktorlar için “Giderlerse gitsinler” demişti. Çünkü o dönemde başta doktorlar olmak üzere sağlık personeli yoğun bir şekilde yurt dışına gitmek istiyordu. Ama biraz önce aktardığım hesaplama yönteminden dolayı 2022 ve sonrasında ne kadar hekimin yurt dışına gittiğini en azından bu istatistikte görmüyoruz.

Zaten TÜİK’in beyin göçü istatistiklerine göre tıp fakültesi mezunlarındaki beyin göçü oranı 2021 için yüzde 1.2, 2022 ve 2023 için yüzde 1.3 düzeyinde. Bu yılların en sonuncusu olan 2023 verilerinin 2017 ve önceki yıllar mezunları kapsadığını bir kez daha hatırlatmak isterim.

Bu veriler bile söz konusu beyin göçü istatistiklerinin son yıllardaki hareketi yansıtmaktan çok uzak kaldığını gösteriyor.

Oran hesaplama isteğinin sonucu

TÜİK’in beyin göçü istatistiklerinde amaç, belli bir dönemde mezun olanların, yine belli bir dönemde kaçta kaçının yurt dışına gittiğine ilişkin oranı bulmak.

Amaç oran hesaplamak, mutlak sayı değil.

İşte amaç oran olunca belli zaman aralıklarına mahkum kalınıyor.

Sonuçta da bu istatistik gerçek durumu pek yansıtmıyor.

Türkiye’de yurt dışına gidenler siyasi anlamda yönetim biçiminin değiştiği 2018’den ve ekonomik koşulların çok fena bir şekilde alt üst olduğu 2021’den sonra çok hızlandı, en azından gitme isteği çok hızlandı. Bu istek hâlâ devam ediyor. Ama Türkiye bu metodoloji yüzünden beyin göçünün düzeyini gerçek anlamda çok geç öğrenecek.

Bir kişinin yurt dışında yaşamayı tercih ettiğini ve bu tercihin artık bir beyin göçü olduğunu kabul etmek için referans yılından itibaren geriye doğru olan altı yılın en az dört yılının yurt dışında geçmiş olması gerekiyor.

Bugünkü durum 2028’de anlaşılacak

Dolayısıyla üniversiteyi örneğin 2021 yılında bitirmiş ve hemen iş bulup aynı yıl yurt dışına gitmiş ve artık dönmeyecek birinin beyin göçü olarak istatistiklere yansıması ancak 2028’de mümkün olacak.

Ya da üniversiteyi bu yıl bitirip 2025’te yurt dışına giden birinin beyin göçü istatistiğinde yer aldığı ancak 2031 yılında görülebilecek.

Üniversiteler üniversite olsaydı!

Biraz önce de belirttiğim gibi gençler ne yapıp edip yurt dışına gitme isteği içindeyken üniversitelilerdeki yüzde 2’lik oran aslında çok düşük. Gerçi bu oran günümüz gerçeğini yansıtmıyor, birkaç yıl sonra göreceğimiz bugüne ilişkin oranlar çok daha yüksek olacak ama Türk üniversitelerinin durumu oranın daha da yukarılara çıkmasını önlüyor.

Türkiye, gençlerine bırakın orta öğretimi, belli üniversiteler dışında yüksek öğretim sonrasında bile bir yabancı dili öğretemiyor. Yurt dışına gitmek isteyen mezunlar açısından en büyük sorunların başında dil geliyor.

Bu sorun aşılmış olsa bu sefer de yeterli eğitimin verilememiş olması sorunu baş gösteriyor. Üniversitelerin sayısıyla övünürken içlerini boşaltmanın kaçınılmaz sonucu yaşanıyor.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Kaynak: ekonomim.com