Ocak ayında yüzde 5 olarak gerçekleşen enflasyondan sonra şimdi gözler şubat ayı oranına çevrildi. 3 Mart Pazartesi günü açıklanacak şubat ayının oranıyla ilgili karışık sinyaller geliyor.

Karışık derken kastettiğim şu:

“Şubat ayında enflasyonu yukarı itecek olumsuzluklar da var, enflasyonu yavaşlatacak etkenler de...”

Tüm artı ve eksileri toplayınca ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:

“Şubat ayı oranı yüzde 3,5 dolayında gelebilir.”

Aylık artış yüzde 3,5’e göre artı- eksi 0,25 puanlık bir marj içinde oynayabilir; tahminim bu yönde. Yani şubat oranı yüzde 3,25 ile yüzde 3,75 arasında oluşur gibi görünüyor.

Gelin önce olumlu sayılabilecek etkenleri sıralayalım, daha sonra da (aşağıdaki bölümde) olumsuzluklara değinelim.

Kur artışı aynı

Enflasyonla ilgili olarak öncelikle baktığım iki temel gösterge var; döviz kuru ve akaryakıt fiyatları.

Döviz kurundaki gidişat ne iyi ne kötü. Dolar bazında izlediğim döviz kurundaki artış geride kalan birkaç ayla hemen hemen aynı düzeyde.

Dolar ay ortalaması itibarıyla ocakta aralık ayına göre yüzde 1,6 artış kaydetmişti. Doların şubat ayındaki ortalaması da ay sonuna kadar geçecek sürede sıra dışı bir hızlanma yaşanmadığı takdirde yine yüzde 1,6 dolayında gerçekleşecek. Dolayısıyla döviz yönüyle geçen aya göre bir farklılaşma yok.

“Dolar geçen ay yüzde 1,6 artarken TÜFE artışı yüzde 5’i bulmuştu, bu kez TÜFE niye daha az artsın” ki denilebilir. Doğru ama enflasyonun tek belirleyicisi kur artışı değil.

Bu arada yeri gelmişken hatırlatmakta yarar var; geçen yıl ocak ve şubatta fiyatlar sırasıyla yüzde 6,7 ve yüzde 4,35 artarken dolar kurundaki artış yüzde 3,37 ve 2,35 olmuştu.

Akaryakıttaki artış düşük

Akaryakıt fiyatlarının sürekli arttığı gibi bir algı var; ama gerçek pek de öyle değil. Dövizin çok yükseldiği dönemlerde neredeyse günaşırı gelen zamlar yüzünden böyle bir algı oluştu. Ancak şubat ayında en azından bugüne (20 Şubat) kadar yaşanan artış görece düşük, özellikle de motorinde.

Bugünkü fiyatların ay sonuna kadar aynı düzeyde kalacağı varsayımına göre benzin şubat ayında yüzde 2,1, motorin ise yüzde 0,6 zam görecek.

Bu oranlar, dedim ya özellikle de motorindeki zam oranı en azından önceki aylara göre epeyce düşük.

Bu ocak ayında benzin yüzde 6,2, motorin yüzde 5,8 artmıştı.

Dolayısıyla şubattaki oranlar yukarıda aktardığım düzeyde kalırsa ocaktaki artışa kıyasla büyük bir yavaşlama ortaya çıkmış olacak. Benzin ve motorinin (motor yağı da dahil) TÜFE’deki ağırlığı yüzde 3,33 düzeyinde. Bu yüzden de düşük zam TÜFE’yi hem doğrudan daha az etkileyecek, hem de dolaylı etki daha az olacak.

Geçen yılın şubat ayında TÜFE’nin yüzde 4,35 arttığını biraz önce belirttim. Geçen yılki artışı bu düzeye taşıyan etkenlerin başında akaryakıttaki yüklü zamlar da vardı. Geçen şubatta benzin yüzde 8,5, motorin yüzde 8,3 zam görmüştü.

Dolayısıyla bu yıl akaryakıt fiyatlarından TÜFE’ye gelecek doğrudan ve dolaylı etki çok az olacak. Bu da şubat enflasyonu için en önemli olumlu gösterge sayılır.

Madalyonun diğer yüzü olumsuzluklarla dolu...

Dövizdeki hareket enflasyon üstünde ekstra bir baskı unsuru olacak düzeyde değil.

Akaryakıt fiyatları olumlu etki yaratacak ölçüde düşük seyrediyor.

Ama yine de aylık enflasyonun yüzde 3’ün altına inmesi beklenmiyor.

Artık adına “yapışkan” mı denir, daha gerçekçi yaklaşılarak “arsızlık” mı denir, bilmiyorum; fiyatlama davranışlarındaki bozulma öylesine bir boyuta vardı ki, işte bu yüzden enflasyona ilişkin olarak bir türlü iyimser olunamıyor.

Tabii bir de Ramazan yaklaşıyor, bunu “kullanmak” gerekir değil mi! Sevgili dostum Şeref Oğuz’un Ramazan zamlarıyla ilgili tanımlaması şahane: “Ramazam!”

Bu arada ocak ayında yönetilen yönlendirilen fiyatlara yapılan yüklü zamları ve bu zamların Merkez Bankası'nca da kabul edildiği gibi şubat ayına olan yansımasını da göz ardı etmemek gerek.

Adeta şart!

Piyasada öyle bir algı var ki; Ramazan dolayısıyla mutlaka fiyatların artması gerekiyor.

Artık üzüm üzüme baka baka misali, herkes birbirine baka baka, bakmıyor ve görmüyor olsa bile “Nasıl olsa herkes yapıyor” düşüncesiyle zam yapıyor.

Bundan daha kötüsü de şu; çoğu tüketici bu zamları kanıksamış durumda. Geçenlerde bir röportajda emekli olduğu anlaşılan bir vatandaş, zamları yapanları haklı buluyor ve “Ne yapsınlar, onların maliyeti de artıyor, mazota, elektriğe her gün zam geliyor” diyordu. Oysa kaç zamandır mazota zam geldiği yok, elektriğe zam geldiği yok!

Ama bu zihinlere yerleşmiş bir kere: “Her şeye zam geliyor, ne yapsınlar!”

İşte fiyatlama davranışlarının düzelmiyor olması ve bunun normal bulunmaya başlanması en büyük olumsuzluktur ve bu yüzden de döviz normal eğiliminde arttığı, akaryakıta geçmiş aylarla kıyaslandığında çok az zam geldiği halde bu ayın enflasyonu yüzde 3,5 dolayında beklenmelidir.

•    Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Kaynak: ekonomim.com