✓ 6 Mart'ta faizin indirilmesine çoktan karar verilmişti de, o indirime uygun metin yazacak koşullar da oluşsa iyi olurdu ve o da sağlandı.
✓ Şubat ayı TÜFE artışı düşük gelince yıllık yüzde 40 eşiği aşağı yönlü belirgin olarak kırıldı. Sağlıktaki operasyon da buna katkı verdi ama bu katkının çok da önemli olmadığı anlaşıldı.
“Enflasyon bu, nasıl yüz güldürüyor” demeyin; eğer beklenen yüzde 3 dolayında bir oransa ve gerçekleşmenin yüzde 2,27 olduğu açıklanıyorsa bu enflasyon yüz güldürmüştür, en azından öyle sayılması gerekir.
Malum operasyonu biliyorsunuz; hani şu sağlıktaki katkı payıyla ilgili olan... O operasyon yapılmadan önce yüzde 3,5 dolayında dile getirilen şubat ayı TÜFE artışını ilişkin tahminler, “Yahu biz ne yapıyoruz, bu gidişle şubat enflasyonu fena gelecek, hadi şu zammı geri alalım” denildikten sonra yüzde 3 civarına çekilmişti.
Ama meğer sağlıktaki bu operasyon yapılmasa da TÜFE gayet düşük gelecekmiş. Ya da katkı payı operasyonunun TÜFE’yi tahmin edildiği ölçüde etkilemediği de söylenebilir. Baksanıza şubatta sağlık grubundaki toplam düşüş yüzde 4,38, bu düşüşün TÜFE’ye etkisi de tabii ki negatif olmak üzere 0,21 puan. Ama tabii ki detaylar önemli.
Sağlık grubunda sekiz alt grubun fiyat hareketini görebiliyoruz. Ama bunlar içinde TÜİK’in kimi yerde “uzman doktor muayene ücreti” olarak, kimi yerde “ayakta tedavi hizmetleri” olarak yer verdiği kalem önemli. Katkı payları bu kalemde kapsanıyor. Bu kalemde ocak ayında yüzde 89,83’lük artış kaydedilmişti.
Şubat ayında ise yüzde 23,29’luk düşüş var. Şubatta sağlık grubunun beşli kodda toplanan diğer yedi alt kaleminin altısında artış, birinde önemsiz bir düşüş yaşandı.
Sonuçta sağlıktaki bu katkı payı artışı ve ardından zammın geri alınması ekonomi yönetiminin sergilediği büyük bir koordinasyonsuzluk örneği olarak ekonomi tarihindeki yerini aldı.
Bu zam geri alınmasa öyle anlaşılıyor ki şubat ayı TÜFE artışı yine de yüzde 2,75 dolayında kalırdı. Yüzde 2,27’lik artışa sağlıktan gelen aşağı yönlü 0,21’lik etkiyi katmasak toplam artış yüzde 2,48 olurdu. Hadi bir o kadar da yukarı yönlü etki; toplam artış yüzde 2,69’a çıkardı.
Yüzde 2,69 ile de faiz indirilirdi
Sağlıktaki katkı payının vatandaştan gelen tepkiyle geri çekildiği tezi pek de gerçekçi değil. Zaten vatandaş bu katkı payını anında çıkarıp ödemiyor; bu tutar maaşlardan kesiliyor ve tutar küçük olduğu için pek farkına bile varılmıyor. Bu operasyonun tek amacı vardı, enflasyonu düşük çıkarmak.
Amaç aylık enflasyon da değildi zaten; yıllık enflasyonu yüzde 40’ın altına indirmek ve perşembe günü yapılacak PPK toplantısına rahat girebilmek.
Faizin indirilmesine zaten karar verilmişti de, o indirime uygun metin yazabilecek koşullara sahip olmak da önemliydi.
Bunun yolu da yıllık enflasyonda belirgin bir düşüş sağlamaktan geçiyordu.
İşte sonuç ortada... Aylık artışın yüzde 2,27’de kalması sağlandı; yıllık oran da yüzde 40’lık eşiğin epeyce altına, yüzde 39,05’e indi.
Böylece faiz indiriminin önündeki ufak tefek tüm engeller ortadan kaldırılmış oldu.
Artık faiz indirimine kim, hangi gerekçeyle karşı çıkabilir?
Hem çıkmak isteyen olsa bile bunun bir önemi var mıydı ki?
Yüzde 40 kırılmasa da olurdu
Aslında hükümetteki koordinasyonsuzluğu gözler önüne seren ve fiyatlara müdahale edildiği algısını daha da pekiştiren katkı payı operasyonuna gerek olmadığı da bir kez daha ortaya çıktı.
Ocak sonunda yüzde 42,12 olan yıllık artış, şubat sonunda örneğin 2 puan düşüp yüzde 40,12 düzeyinde oluşsaydı ve bazı kesimler bu oranı yüksek bulup faiz indirimine karşı çıksaydı bunun bir önemi olur muydu?
Kaldı ki aylık enflasyon yüzde 2,27 değil de yüzde 2,7 ya da yüzde 2,8 bile olsa yıllık oran yine de yüzde 40’ın altına inecek ve psikolojik eşik olarak önemsenen düzey aşağı yönlü kırılmış olacaktı.
Yüzde 2,27 nasıl okundu?
Ocaktaki yüzde 5’lik artıştan sonra şubatta yüzde 2,27’ye inilmesini her kesim farklı bir şekilde yorumladı.
Vatandaşın enflasyon oranlarına bakışı zaten belli de görece düşük gelen oranlar karşısındaki tutum çok daha belirgin:
“TÜİK allem etti, kallem etti ve enflasyonu yine düşük gösterdi. Bunlar çarşıya pazara çıkmıyor, oturdukları yerden enflasyon hesaplıyor; vs. vs...”
Hiç kuşku yok, şubat ayı oranı yüzde 5 açıklansa da benzer şeyler söylenecekti, daha yüksek açıklansa da...
İstanbul Ticaret Odası’nın 2023 bazlı olarak açıklamaya başladığı İstanbul tüketici fiyat endeksindeki artışın yüzde 3,19 olmasının da TÜİK’in oranına ilişkin bakışı etkilediği göz ardı edilmemeli.
Vatandaşın yorumu böyle... Ekonomi yönetimi ise kuşkusuz bu orandan dolayı mutlu. Yıllık tahmin tutar-tutmaz o ayrı ama en azından yıllık bazda yüzde 40’ın aşağı yönlü kırılması ve perşembe günkü indirim için koşulların daha elverişli hale gelmesi gerçeği tabii ki yadsınamaz.
2025 enflasyonu kaç olur?
Bu yıl sonu için orta vadeli programda öngörülen oran kaçtı, hatırlayan var mı? Hatırlatalım, yüzde 17,5!
Bu oranı bu ekonomi yönetimi daha beş ay önce ilan etmişti. Ne başarı ama değil mi!
Bu yıl sonuna ilişkin olarak artık Merkez Bankası’nın tahminine bakılıyor; bakılıyor da o da daha yılın ilk toplantısında değiştirildi. Gerçi o da kaçıncı değişiklik!
Merkez Bankası bu yılın enflasyonunu daha önce yüzde 14 tahmin etti; daha sonra bu oran önce yüzde 21’e, son olarak da yüzde 24’e çıkarıldı.
Şu an için bu yıl sonunun enflasyon tahmini yüzde 24. Lütfen hedefl e karıştırmayalım; yüzde 24, tahmin. Hedef ise yüzde 5! Şaka değil, hedef gerçekten yüzde 5! Ama bu biraz döviz kuru gibi; herkes her tutarı tahmin edebilir; o tahmin tutar da; ama ne zaman tutar, o belli olmaz.
Yüzde 24’e ne kaldı?
TÜFE’deki iki aylık artış yüzde 7,42. Yıllık yüzde 24’lük tahmine yüzde 15,43 kaldı. On ayda yüzde 15,43 de aylık ortalama yüzde 1,45 artış demek.
Merkez Bankası’nın tahmin aralığında üst sınır olan yüzde 29’a göre hesap yapsak... Bu orana yüzde 20,10 kaldı. Yüzde 20,10 da aylık ortalama yüzde 1,85 artış demek. Hadi tahmin aralığının üst sınırı olan yüzde 29’a 1 puan daha ekleyip gerçekleşmenin yüzde 30 olacağını varsayalım.
Hem yüzde 30 gayet iyi bir oran, bir başarı sayılır. Bu durumda yüzde 30’a yüzde 21 var; yüzde 21 için de mart-aralık döneminde aylık ortalama artışın yüzde 1,92’de kalması gerek.
• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.