Perşembe günleri benim için genellikle çok yoğun geçer. Hem günlük yazım vardır ve bu yazıyı saat 16.00’ya kadar mutlaka tamamlamam gerekir, çünkü o saatte CNBC-e’de sevgili Melis Hazal Karagöz’le olan yayınım başlar; hem de televizyon yayınından hemen sonra Ankara Radyosu’nda yapımcılığını değerli dostum Falih Akıcı’nın üstlendiği Ekonomi Günlüğü programına bağlanırım.

İşte 5 Aralık Perşembe günü de böyle bir gündü. Öğle saatlerinde tam yazıma yoğunlaşmışken cep telefonum çaldı. Rehberimde kayıtlı olmayan bir numara arıyordu. Açtım.

■ Alaattin Aktaş ile mi görüşüyorum?

■ Evet. ■ Ben cep telefonunuz için falan operatörden arıyorum.

■ Buyurun, sizi dinliyorum.

■ Telefonunuzun taahhüt süresi dolmadan ve fiyatlar yükselmeden size bir teklif sunmak için arıyorum.

Herkesin ismi ve telefonu elden ele dolaştığı için gerçekten ilgili operatörden mi aranmaktaydım, bunu bilmek istedim, karşımdaki görevli “Size hemen bir kısa mesaj gönderelim” dedi. Doğru yerden arandığımdan emin olduktan sonra “Devam edin” dedim.

■ Size şimdi sunacağımız şu kadar internet, şu kadar konuşma, şu kadar kısa mesaj için on iki ay taahhütte bulunursanız...

Görevlinin sözünü kestim.

■ Bugün çok yoğunum ve vaktim yok, beni yarın arar mısınız?

■ Siz isterseniz şu numaradan bizi arayabilirsiniz.

Bir an aklıma taahhüdümün ne zaman biteceği geldi. Öyle ya, arandığıma göre yakın bir zamanda süre bitiyor olmalıydı.

■ Taahhüdüm ne zaman bitiyor, ben hatırlayamadım.

■ Gelecek yıl haziranda!

■ Yani siz benden altı ay sonra bitecek taahhüdümü yenilememi istiyorsunuz.

■ Ama o zamana kadar fiyatlar çok artar, vs. vs.

■ Tamam hanımefendi, siz beni yarın da aramayın, hele bir hazirana yaklaşalım...

Telefonu kapattım.

Düşünebiliyor musunuz; ben bu yılın haziran ayında on iki aylık taahhütte bulunmuşum, aradan altı ay geçmiş, bu sefer yine on iki aylık taahhütte bulunmam isteniyor. Yani haziran ayındaki taahhüdüm altı ayda bitmiş oluyor. Bu yaklaşımla 2025’in haziranında bu sefer de aralıkta bitecek taahhüdüm için aranacağım. Her taahhüt yenilemede de fiyat herhalde yüzde 50’den az olmayacak şekilde artacak. Geçen haftaki aramada bana teklif edilen “avantajlı” fiyatı dinleme gereği duymadığım için artış oranını bilmiyorum.

Esnaf ağzı!

Bu operatörler tam esnaf ağzıyla konuşuyor.

Hani hayatınızda ilk kez karşılaştığınız bir kısım esnaf, fiyat sorduğunuzda “Size şu olur” der ya, aynı o hesap! Ben de çoğu kez “Ben kimim ki, tanışıyor muyuz ki bana o fiyat olur, diyorsunuz” şeklinde karşılık veririm. Bu tür bir yaklaşım, alıcının aklıyla alay etmektir.

Telefon operatörleri de bu basit taktiğe başvurup size özel dercesine sanırım tüm aboneleri taahhüt süresi bitmeden arıyor.

Buyurun, kamunun telefon operatörlerinden başlayın!

Türkiye’deki üç telefon operatörünün ikisinde Varlık Fonu’nun hissesi var. Hele bunların birinde Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın da yüzde 25 hissesi bulunuyor.

Beni arayan operatör de bunlardan biri.

Yani bir anlamda kamuya ait bir operatör.

Şimdi biraz geri dönelim. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bakanlığının bütçesi görüşülürken TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda ne demişti:

“2025 yılında yönetilen yönlendirilen fiyatlar enflasyon hedefiyle uyumlu bir şekilde artırılacaktır.”

Yalnızca Maliye Bakanı Şimşek’e değil, enflasyonla mücadele edildiğini söyleyen herkese bir çağrım var:

“Buyurun, kamuya ait olan operatörlerin fiyat politikasından başlayan!

Hele hele bunlardan birinde Maliye Bakanlığı’nın yüzde 25 hissesi var. Yani bir anlamda bunlar emrinizdeki şirketler. İşiniz çok kolay olsa gerek. Her şey, vereceğiniz bir emre bakar!

Bu operatörler akılları sıra vatandaşı düşünüyormuş gibi yaparak on iki ay olan taahhüt süresini fiilen altı aya ya da yedisekiz aya düşürmeye çalışmasın!

Yönetilen-yönlendirilen fiyatların 2025’te enflasyon hedefiyle uyumlu bir şekilde artırılacağının ilk örneğini kamuya ait telefon operatörleri versin ve bunu ilan edin!

Bu operatörler de güya vatandaşı düşünüyormuş gibi yaparak altı ay sonra bitecek taahhüt için şimdiden vatandaşı aramasın; taciz etmesin, daha açık bir ifadeyle kandırmaya çalışmasın!

Buyurun, önce bunu yapın!”

Enflasyonla mücadelede en büyük sınav

Söylenenlere bakarsak Türkiye yıllardır enflasyonla mücadele ediyor.

Bir konuda yıllardır mücadele veriliyor, verildiği söyleniyorsa, aslında yıllar boyunca başarısız olunduğu da itiraf ediliyor demektir.

Dolayısıyla ya yapıldığı söylenen mücadele eksiktir ya mücadele yöntemi yanlıştır ya da gerçekte mücadele edildiği yoktur. Yalnızca “miş” gibi yapılmaktadır.

Şimdi, 2025 için “miş” gibi yapılmayacağı söyleniyorsa, bunun başlangıcı olarak da “Yönetilenyönlendirilen fiyatlar enflasyon hedefiyle uyumlu artırılacak” deniliyorsa, ki bu da geçmişte tersinin yapıldığının bir itirafıdır, geçmişe bir sünger çektik; buyurun bari şimdi yapın!

Ama olabildiğince çabuk yapın!

Telefon operatörlerini düzene sokun!

Yeniden değerleme oranı çerçevesinde hangi indirimler devreye alınacaksa bir an önce açıklayın!

Elektrik ve doğalgaz gibi başlıca zamlar konusunda ne düşündüğünüzü şimdiden ilan edin!

Ama öyle birkaç ay için değil, tüm yılı kapsayacak şekilde.

Bunları yapın ki kamuoyu ciddi olduğunuzu görsün!

“Asgari ücrete biraz fazla zam yapılsa da, en düşük emekli maaşına ek zam gelse de, o kargaşada ben de fiyatlarımı yüklü bir şekilde yukarı çeksem” diye fırsat kollayanlara meydan vermemiş olun!

Buyurun, elinizi tutan yok!