Yüksek enflasyonlu bir ülkede sadece para politikasını sıkılaştırarak enflasyonla mücadele etmek mümkün değil. Bu satırlarda defalarca vurgulanan bir gerçek bu. Ne yazık ki uygulanmakta olan program oldukça eksik bir program. Bu eksikliğe rağmen, enflasyonun istenilen hızda olmasa da düştüğü gerçeğini not etmekte yarar var. Mayıs 2024’te yüzde 75,5 ile zirvedeydi tüketici enflasyonu. O tarihten bu yana sürekli düştü ve Ocak’ta yüzde 42,1’e geriledi. Sekiz ayda 33,4 puan düşüş az değil.
Oysa düşüş çok daha çarpıcı olabilir ve enflasyon Merkez Bankası’nın “ara hedef olarak düşünün” dediği yıl sonu tahminine daha uygun bir düzeye gerileyebilirdi. “Ne düşmesi, program başladığında devir alınan enflasyon -Mayıs 2023 enflasyonu- yüzde 39,6’ydı; şimdi bu düzeyden hala yüksek” denilebilir. Denilir de haksız bir karşılaştırma yapılmış olur. En azından iki nedenle: Birincisi, özellikle Ocak 2022-Mayıs 2023 arasında yayımlanan resmi enflasyon değerleri hakkında ciddi şüpheler var: Yüzde 39,6 gerçekten uzak bulunuyor. İkincisi, Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce ödemeler dengesi krizinin eşiğine gelmiştik; politika faizi artırılamadığı için, Merkez Bankası’nın rezervlerini eriterek döviz kuru üzerine tam saha baskı uygulanmıştı. Döviz kurunun Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra sıçraması kaçınılmazdı. Evet, faiz artırımları zamana yayıldığı ve önden yüklemeli olmadığı için kur gereğinden fazla sıçradı ve enflasyon da gereğinden fazla yükseldi ama netice değişmiyor: Şu andaki enflasyonu Mayıs 2023 enflasyonu ile karşılaştırmak nesnel bir karşılaştırma olmuyor.
Enflasyonun daha hızlı düşmesi ve 2025 sonu hedefinin hiç olmazsa üst sınırına (yukarıdan) yaklaşması için bütçe açığının nasıl kontrol edildiği çok önemli. Bir ara yüksek gelir gruplarından ek vergi alınmasını sağlayacak düzenlemeler ile “nereden buldun” yasası gündeme geldi. Ama Meclise giden tasarıda bu düzenlemeler yer almadı. Böyle olunca da bir yandan harcamaları kısmak için emekli ve memur maaşları enflasyonun çok altında artırıldı. Yetmedi; diğer yandan, kamunun kontrol ettiği mal ve hizmetlerin fiyatları enflasyon hedeflerinin çok üzerinde yükseltildi. Bunun son tipik örneği geçen ay yapılan düzenlemeler.
Merkez Bankası daha ne desin?
Bakın Merkez Bankası, 4 Şubat’ta yayımlanan ‘Ocak Ayı Fiyat Gelişmeleri’ raporunun ‘Özet’ bölümünde ne diyor: “Ocak ayında ücret artışı, yönetilen/yönlendirilen fiyat ve maktu vergi güncellemelerinin etkisiyle, dönemsel fiyatlamaya tabi ve geriye doğru endeksleme davranışının yüksek olduğu kalemler öncülüğünde hizmet grubunda aylık enflasyon önemli ölçüde güçlenmiştir. Fiyat artışları grup geneline yayılırken, sağlık hizmetlerindeki tarife güncellemeleri neticesinde diğer hizmetler alt grubu yüksek aylık enflasyonuyla dikkat çekmiştir. SGK Sağlık Uygulamaları Tebliği kapsamında, resmi sağlık hizmeti sunucularında ödenen muayene katılım payı tutarlarında 2017 yılından bu yana ilk defa güçlü bir artışa gidilmiştir.”
Daha ne desin? Bu köşede defalarca vurguladım. Yapılan şok zamlar hem bir şok dalgası etkisiyle zincirleme fiyat artışlarına yol açıyor hem programın başarısına ve uygulanabilirliğine ilişkin şüpheleri artırıyor hem de dar gelirlilerinin alım gücünü tam anlamıyla tahrip ederek programın raf ömrünü kısaltıyor. Enflasyonla mücadelenin ortasındayken şok zamlar olmaz, olmamalı. Gerekli ayarlamaları bekletmeden zamanında yapmak gerekiyor. Zamanında yapmadınız bari kademeli yapın.
• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.