Ekonomi

Şimşek:"KKM'den çıkış devam edecek"

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen geleneksel IICEC Konferansı’nda konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, dikkat çeken açıklamalarda bulundu

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "2024 yılında enflasyon yüksek diyebilirsiniz, doğru ama yılın başında enflasyon yüzde 65 idi. Yılı yüzde 44-45 ile kapatırsak 20 puana yakın düşüş olacak ve bu kötü bir düşüş değil." dedi.

Şimşek, Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi'nin (IICEC) "Ekonomik Büyüme ve Enerji: Geleceğin Ekonomisini Şekillendirmek" temasıyla düzenlediği IICEC Konferansı'ndaki konuşmasında, Türkiye ekonomisi ve küresel ekonomi hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Ticarette artan korumacılık, yüksek küresel borçluluk, iklim değişikliği gibi unsurların küresel ekonomiye etkilerine değinen Şimşek, küresel ekonomideki düşük büyümenin sebepleri ve etkileri hakkında katılımcıları bilgilendirdi.

Şimşek, Türkiye'nin borçluluk oranının düşük olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Dezenflasyon süreciyle birlikte çok daha iyi finansal koşullarla karşı karşıya kalacağız. Yapısal dönüşüm bizim için olmazsa olmaz çünkü para politikasının, mali politikasının sınırları var. Onların belli bir noktaya kadar katkısı var ama kalıcı sonuç elde etmek için yapısal dönüşüm elzemdir. Dış entegrasyondan vazgeçmeyeceğiz, bütün dünyadaki gelişmeler bizi etkiliyor ama biz hala Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği'ni nasıl güncelleriz, içine hizmetleri, tarımı nasıl koyarız diye onun peşindeyiz. Bir taraftan da Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri ile serbest ticaret anlaşmalarında ilerleme var. Dolayısıyla Türkiye küresel entegrasyon üzerinden, yapısal dönüşüm üzerinden, dezenflasyon üzerinden daha verimli, daha rekabetçi bir ekonomiye kavuşacak. Bunun için yapmamız gereken şey OVP'yi (Orta Vadeli Program) kararlılıkla uygulamak, özel sektörün yapması gereken şey bizim aslında söylediklerimizi dikkate almanız. Maalesef 2024'te özel sektörün bizim söylediklerimizi çok dikkate aldığı kanısında değilim ama önümüzdeki sene daha güçlü bir şekilde ortaya çıkacak."

Türkiye'nin kamu borcunun gelişmekte olan ülkelere göre düşük olduğuna dikkati çeken Şimşek, "Biliyorum vatandaşımızın hayat pahalılığından şikayeti var, sanayicimizin bazı şikayetleri var, merak etmeyin sizleri duyuyoruz, sorunları biliyoruz, ihmal etmiyoruz. Kısa vadede ekonomide geçici bir yavaşlama var ama uzun vadede hiçbir tereddüt yok. Çok basit bir tablo var; 90'lı yıllardan günümüze baktığımızda 1994-2003 arası dönemde ortalama büyüme yüzde 2,8, enflasyon ise yüzde 69. 2004-2013 arası dönemde büyümemiz neredeyse ikiye katlanmış çünkü enflasyon yüzde 8,3 ile tek haneye düşmüş. 2014-2023 döneminde ise enflasyon yükselmiş büyüme yavaşlamış. Dolayısıyla enflasyonla büyüme arasında aslında bir çelişki yok. Biz daha fazla büyümek için çabalıyoruz, bu da ancak fiyat istikrarı ile mümkün." ifadelerini kullandı.

Şimşek, istikrar ve reform programı OVP'nin içeriğine ve çalışmalarına ilişkin katılımcıları bilgilendirdi.

OVP'nin nihai hedefinin sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılımı olduğunu belirten Şimşek, bunun için temel eksenlerin fiyat istikrarı, mali disiplin, sürdürülebilir cari açık ve yapısal dönüşüm olduğunu dile getirdi.

Şimşek, şöyle devam etti:

"Cari açık milli gelirin yüzde 0,8'ine düştü, büyük ihtimalle yılı 0,7 civarında kapatırız, gelecek sene beklendiği gibi petrol fiyatı düşük kalacaksa ve doğal gazda alıcı esas fiyatı belirleyecekse bizim cari açıktaki iyileşme geçici bir iyileşme değildir. Cari açıktaki iyileşmede tabii altının, enerji fiyatının etkisi var ama OVP'nin de etkisi var. Orta vadede yapısal dönüşümle cari fazlaya geçebiliriz. Rezerv konusu geçen sene büyük bir endişe konusuydu artık bir endişe konusu olmaktan çıktı çünkü Türkiye'nin net rezervi 50 milyar dolar civarına geldi. 50 milyar dolar oldukça iyi bir rakam, burada zirveyi 70 milyar dolarla 2011'de bulmuştuk, 2018’in başında 38 milyar dolar civarıydı dolayısıyla Türkiye rezerv konusunu bir endişe kaynağı olmaktan çıkarttı. Doğru politikaları devam ettirirsek bu rezervler kalacak ve ettireceğiz. Sağlıklı, rasyonel doğru politikalarla biz yolumuza devam edeceğiz. Rezerv yeterliliğini uluslararası standartlara göre aralık ayı itibarıyla yakalamış durumdayız."

"Kur korumalı mevduattan da çıkıyoruz, 110 milyar dolar azalttık, buradan da çıkış devam edecek"

Şimşek, dış finansmana erişimde sorun bulunmadığına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Diyorlar ki 'Sıcak para üzerinden bu program çalışıyor.' öyle bir şey yok. Tabii ki bütün ülkelerde bir miktar portföy yatırımları var, biz de portföy yatırımlarına açığız, bugün açılmadık. Bizim rezerv birikimimizin neredeyse üçte ikisinden fazlası orta uzun vadeli kaynaklar ve Türkiye içindeki portföy tercihlerinden kaynaklanıyor. Piyasalara şu mesajı verebilirim, bizim net bir şekilde ne üstü örtük ne de açık bir kur hedefimiz yok, bizim bir kur hedefimiz yok, olamaz da zaten. Bu sene çok ciddi bir fon akışı oldu, 110 milyar dolar döviz almak zorunda kaldık, buna rağmen yönettik. Bu kolay değil, fon akışını yönetmek apayrı bir şey beceri setini gerektiriyor, Merkez Bankası iyi bir iş çıkarttı. Kur korumalı mevduattan da çıkıyoruz, 110 milyar dolar azalttık, buradan da çıkış devam edecek. TL'ye güven arttı. TL'nin toplam mevduattaki payı yüzde 32 civarından yüzde 58 civarına çıktı, bu ciddi bir kazanım, bunu devam ettirmemiz lazım. Ülkemizin risk primi bize benzer ülkelere göre 10-11 kat daha hızlı düştü. Bir program olmazsa, bu programın dışarda, içerde bir karşılığı olmazsa gerçekten bu olabilir miydi. Gerçek anlamda bir karşılığı olan bir program var sonuç alıyoruz. 5 yıllık CDS'lerdeki bu düşüş bugünkü haliyle devam ederse, ki bence daha iyi olacak yıllık 7 milyar dolar dış borç faizinden tasarruf sağlayacağız."

Enflasyon beklentileri ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Şimşek, "Türkiye'de ciddi bir enflasyon sorunu var, hayat pahalılığı sorunu var ama zaten bu programın en temel hedefi fiyat istikrarını sağlamak. Bunun için para politikası, maliye politikası, yapısal politikalar, gelirler politikası, yönetilen yönlendirilen fiyatlar noktasındaki politikaların hepsi 2025 yılında dezenflasyonu destekleyici olacak. 2024 yılında enflasyon yüksek diyebilirsiniz, doğru ama yılın başında enflasyon yüzde 65 idi. Yılı yüzde 44-45 ile kapatırsak 20 puana yakın düşüş olacak ve bu kötü bir düşüş değil." diye konuştu.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Enflasyonun kalıcı bir şekilde tek haneye inmesi için bir program uyguluyoruz ve bu programa sabırla ve kararlılıkla devam ediyoruz." dedi.

Şimşek, konuşmasında, enflasyondaki düşüşün sürekli hale getirilmesi için çalışmaya devam edeceklerini söyledi.

Hizmet enflasyonundaki katılığın çözülmeye başladığını bildiren Şimşek, şunları kaydetti:

"2025 bu anlamda çok daha destekleyici olacak. Temel mal enflasyonu yüzde 29, gıda dahil mal enflasyonu yüzde 40'ın altı. Dolayısıyla enflasyonda gerçekten ciddi bir düşüş var ve bu düşüş devam edecek. Bazıları diyorlar ki 'Efendim enflasyonu şu düzeyden aldılar şu düzeye çıkarttılar nerede başarı?' Bu çok statik bir yaklaşımı içeriyor. Eğer Türkiye Kur Korumalı Mevduat'tan çıkıp, parasallaşma riskini azaltmasaydı, bütçe açıklarını kontrol altına almasaydı... Bakın, deprem yaralarını sarmak için 75 milyar dolar para harcadık. Bunun parasallaştırılmaması önemliydi. Enflasyonun kontrolden çıkmasını sağlayacak faktörleri kontrol altına almanın yanı sıra enflasyonda düşüşü de başardık. Dolayısıyla büyük resme bakarsanız dezenflasyon başladı, devamı da gelecek.

Piyasa, hane halkı, reel sektör beklentilerine önem veriyoruz. Hane halkı beklentilerinin yüksek seyrettiği net ama düşüş var. Reel sektöre diyoruz ki 12 ay sonra enflasyon ne olacak? 'Yüzde 48 olacak' diyorlar, zaten yıl sonu yüzde 44. Reel sektörün bu şekilde düşünüyor olması gerçekten manidar. Piyasa katılımcılarına sorduğumuz zaman yüzde 27'lik bir enflasyon beklentisi var önümüzdeki 12 ay için. Peki 2025 yılında ne olacak? Para politikası, gecikmeli bir etkiye sahip. Bütçe açığını azaltacağımız için negatif mali etki olacak, daha destekleyici gelirler politikası olacak. Biz muhtemelen hepsini değil ama bazı kritik yönetilen fiyatların, enflasyonla güncellenip güncellenmeyeceği hususunu şu anda değerlendiriyoruz."

"Bütçe açığı 2025'te düşecek"

En önemli konulardan birinin arz yönlü politikalar olduğuna dikkati çeken Şimşek, deprem yaralarının önemli ölçüde sarıldığını ve sarılmaya devam edeceğini, dolayısıyla bütçe açığının da 2025'te düşeceğini söyledi.

Bakan Şimşek, şu an büyük bir konut seferberliği bulunduğunu, bu yılın sonunda 200 bin konutun teslim edileceğini, 1-1,5 yıl içinde de 250 bin konut daha geleceğini dile getirdi.

Bu sayede konut arzının artacağına işaret eden Şimşek, "Biz bu konut arzını artıracağız ve vatandaşımızın makul bir değer üzerinden ev kiralamasının ve ev sahibi olmasının önünü açacağız." dedi.

 "Korumacılık, hizmetlere, yatırıma ve finansa bile artık sirayet etmeye başladı"

Bakan Şimşek, küresel ticarette yaşanan olumsuzluklardan ve artan korumacılık yaklaşımlarından bahsederek, "Korumacılık, hizmetlere, yatırıma ve finansa bile artık sirayet etmeye başladı. IMF'nin yakın dönemde yaptığı bir çalışmaya göre, bu şekilde giderse, orta vadede küresel ekonomide Fransa ve Almanya'nın ekonomik büyüklüğü kadar bir kayıp olabilir. Ticaret büyümenin motorudur. Bu motorlardan bir tanesi eskisi kadar güçlü çalışmıyor. Özü bu." diye konuştu.

ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump'ın yeni dönemde uygulayacağı politikaların ABD ekonomisinde yol açacağı muhtemel etkilere değinen Şimşek, "ABD enflasyonu, dolayısıyla uzun vadeli faiz oranları daha yüksek kalabilir. Vergi indirimleri de yüksek bütçe açığına sebep olabilir. Dolayısıyla ABD ekonomisinde daha düşük bir büyüme olabilir. Dolayısıyla seçim öncesi taahhütler hayata geçirilirse küresel ekonomiyi ve gelişmekte olan ülkeleri iyi bir senaryo beklemiyor." ifadelerini kullandı.

Şimşek, burada Çin'in ihracatının rota değiştirmesinin kendileri için önemli bir konu olduğunu, Türk sanayicilerin mutlaka bunu dikkatle incelemesi ve tedbir alması gerektiğini kaydederek, "Hiçbir ülke kolay kolay mevcut kurulu kapasitesini yok etmez. Bu, işin doğasına aykırı. Peki ne yaparsınız? O kapasite varsa ve bir pazarı şu veya bu nedenle korumacı tedbirlerle kaybederseniz diğer pazarlara yüklenirsiniz. Türkiye açısından en kritik konulardan bir tanesi budur." değerlendirmesinde bulundu.

Çin'in küresel imalat sanayisindeki öneminden bahseden Şimşek, "Dünyada küresel otomobil pazarı diyelim ki yıllık 90 milyon. Çin'in şu andaki kurulu kapasitesi bunun yarısına denk geliyor ve ağırlıklı olarak da elektrikli, yani yeni teknoloji. Dolayısıyla otomotiv üreticilerinin, politika yapıcıların mutlaka bunu dikkate alması gerekiyor." şeklinde konuştu.

"Türkiye'nin önemi daha fazla ön plana çıkacak"

Şimşek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Peki Türkiye nasıl etkileyecek? Burada Türkiye'nin nispeten az etkilenmesi olasıdır. Sebebi de şu; bizim ihracatımızın yaklaşık yüzde 62'si kural bazlı serbest ticaret anlaşmalarının olduğu ülkelere gidiyor. Bu tek başına yeterli değil ama önemli. Türkiye'nin ihracatının çok büyük bir kısmı aynı zamanda yakın coğrafyaya gidiyor. Yani Orta Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ile birlikte serbest ticaret anlaşmalarımızın olduğu ülkeleri dikkate alırsanız ihracatımızın yaklaşık 4'te üçü bu bölgede. Serbest ticaret anlaşmalarımızın olmadığı Orta Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki ülkelerle biz dostuz ve yakınız.

Kural bazlı zaten serbest ticareti içeriyor Yani olup bitenler bizi etkileyecek ama bu tablo bize nispeten az etkileneceğimizi gösteriyor. Böyle bir dünyada bölgesel entegrasyon, lojistik üsler çok önem kazanacak. Türkiye bu konuda da avantajlı, çünkü tabiri caizse dünyanın merkezindeyiz. Dolayısıyla Türkiye'nin önemi daha fazla ön plana çıkacak. Nitekim uzun vadeli stratejimizin de önemli bir bileşeni bölgesel entegrasyonda yatıyor ve o nedenle de biz mesela Kalkınma Yolu'nun hayata geçmesi için önce siyasi ortamı oluşturduk şimdi de muhtemelen onun hayata geçirilmesi söz konusu olacak. Türkiye bu anlamda da önemli avantajlara sahiptir."

 "Küresel borçluluğumuz düşük, bilançomuz sağlam"

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, küresel borçlulukta yaşanan artıştan bahsederek, dünyada şu anda toplam borcun milli gelire oranının yüzde 320'nin üzerine çıktığını, bunun gelişmiş ülkelerde yüzde 400, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 245 civarında olduğunu söyledi.

Bu rakamların çok ciddi olduğunu dile getiren Şimşek, şu açıklamalarda bulundu:

"Faizin düşük olduğu ortamlarda borç sorun değil ama dünyada enflasyon ticarette korumacılıkla birlikte yüksek seyredecekse borç kaynaklı küresel stres artacaktır. Zaten şu anda dünyada birçok ülkenin borç faizine yaptığı ödemeler, eğitim ve sağlık gibi çok kritik alanlara yapılan harcamalardan daha fazla. Türkiye'nin toplam borçluluğunun milli gelire oranı yüzde 95. Bunda hane halkının, reel sektörün, finans sektörünün ve devletin borcu var. Bütün borcumuzun milli gelire oranı yüzde 95. Bize benzer ülkeler bizim 2,5 katımız kadar. Dolayısıyla küresel borçluluk anlamında da baktığınız zaman biz yine avantajlı bir konumdayız. Bilançomuz bu anlamda daha sağlam."

 "Reformlarla kadınların iş gücüne katılım oranını artıracağız"

Bakan Şimşek, dünya nüfusunun hızla yaşlandığını ve Türkiye'nin doğurganlık oranları düşse de hala genç nüfus açısından avantajlı olduğunu kaydederek, şu ifadeleri kullandı:

"Hala 18 yıllık bir fırsat penceremiz var. Reformlarla bunu 30 yıla çıkartabiliriz. Dolayısıyla biz yaşlanmadan zenginleşme fırsat penceresine hala sahibiz. Bize benzer ülkelere göre çalışma çağındaki nüfusumuz eskisine göre yavaş olsa da hala artıyor. Bizim için en büyük potansiyel kadınlarımız. Çünkü Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranı bizim kişi başı milli gelirimize göre çok düşük. OECD ortalaması olan yüzde 66'yı yakalarsak zaten kişi başı milli gelirimiz yüzde 20 daha yüksek olur. Dolayısıyla Türkiye'de harekete geçirilebilecek büyük potansiyelimiz var ve bu konuda da önümüzdeki dönemde önemli adımlar atıp, reformlar yapıp, özellikle kadınların iş gücüne katılım oranını artıracağız."

Şimşek, yapay zeka konusunda yaşanan global gelişmelere işaret ederek, Türkiye'nin bu alanda kendisine benzer ülkelere göre iyi bir konumda olduğunu ancak gelişmiş ülkelerin gerisinde kaldığını, bu nedenle yapay zekaya daha fazla yatırım yapacaklarını söyledi.

Kuraklık riskinin ve iklim krizinin küresel ekonomiye muhtemel etkilerinden bahseden Şimşek, yeşil dönüşüm, fosil yakıtlardan kaçış, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması gibi konulara değindi.

 "Enflasyonun kalıcı bir şekilde tek haneye inmesi için programımızı kararlılıkla sürdürüyoruz"

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye'nin 1923-2023 döneminde yıllık ortalama reel olarak yüzde 4,8 büyüdüğünü ve bunun çok iyi bir büyüme olduğunu belirterek, son 20 yılda bu oranın yüzde 5,5'e çıktığını ve bu rakamın da "oldukça iyi" şeklinde nitelendirilebileceğini anlattı.

Enflasyonun kalıcı şekilde tek haneye inmesi için bir program uyguladıklarını ve bu programa sabırla ve kararlılıkla devam ettiklerini vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti:

"Enflasyonu kalıcı bir şekilde tek haneye indirirsek şöyle güzel sonuçlar çıkacak, sermaye piyasaları derinleşecek, bankalara olan kısa vadeli bağımlılığınıza son vereceğiz, uzun vadeli sermaye benzeri kaynaklara erişim gerçek anlamda girişimcilik ruhunuzu ortaya koyabileceğiniz bir ekosistem kuracağız. Size yapabileceğimiz en büyük iyilik ve teşvik fiyat istikrarın sağlanmasıdır. Onun için biz sabır ve kararlılıkla uygulayacağız. Sizden beklentimiz daha verimli ve inovatif olmanız ve sabretmeniz."

 "Yenilenebilir enerjide G20 ülkeleri arasında iyi bir noktadayız"

Türkiye'nin iklim değişikliği ve enerji politikalarına da değinen Şimşek, ülkenin 2053'te "Net Zero" hedefi bulunduğunu, burada da önemli adımlar atıldığını söyledi.

Şimşek, "Gündemimizde şu anda İklim Kanunu, Emisyon Ticaret Sistemi, Karbon Vergilendirme Mekanizması gibi konular var. Yeşil dönüşüm bizim açımızdan bir moda değil, bir zorunluluk. Çünkü bizim rekabet gücümüzü belirleyen en önemli faktör. Yeşil dönüşüm bizim en kritik önceliğimizdir. O nedenle bizim bir taraftan arz güvenliği anlamında doğal gaz ve petrol üretimini artırmamız lazım. Bir taraftan kurulu güç, elektrikte kurulu güç ki özellikle, şu anda kurulu gücünün neredeyse yüzde 69'u yerli ve yenilenebilir kaynaklardan, bunu tabii 2035'te ilave yatırımlarla yüzde 80'ler civarında taşımayı ümit ediyoruz. Kasım itibarıyla yenilenebilir enerjinin burada elektrikten bahsediyorum, üretimdeki payı yüzde 48'lere çıkmış, Avrupa'da oldukça iyi bir rakam, yenilenebilir enerjide G20 ülkeleri arasında da iyi bir noktadayız." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin yenilenebilir enerji alanında gelecek dönemde ciddi bir yatırımla hızlanacağını vurgulayan Şimşek, bu noktada sektörün önünü açacak düzenlemeler yapacaklarını bildirdi.