Ekonomi

OVP, Cevdet Yılmaz tarafından açıklanıyor

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 2025-2027 dönemini içeren Orta Vadeli Programı (OVP) açıklıyor

- "Brüt uluslararası rezervlerimizin 26 Mayıs 2023 tarihinde 98,5 milyar dolar seviyesinden 23 Ağustos 2024 tarihinde 150,4 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz"
- "Bu kapsamda, ekonomik istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir büyümeyi desteklemek için belirlenen politikalar ve reformlar, önümüzdeki üç yıllık dönemde ekonomimizin yol haritasını oluşturacaktır"
- "Rezervlerdeki artış, risk primindeki düşüş ve Türk lirası mevduatlarının artışı ekonomi politikalarımızın doğru yönde ilerlediğinin ve piyasalarda olumlu yansımalar oluşturduğunun somut göstergeleridir"

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Brüt uluslararası rezervlerimizin 26 Mayıs 2023 tarihinde 98,5 milyar dolar seviyesinden 23 Ağustos 2024 tarihinde 150,4 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz." dedi.

Yılmaz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 2025-2027 dönemini içeren Orta Vadeli Programı (OVP) açıkladı.

OVP'nin amacının makroekonomik politikaları belirlemek, temel ekonomik büyüklükleri, gelir-gider tahminlerini, bütçe dengesini ve borçlanma durumunu ele almak olduğunu belirten Yılmaz, programın ayrıca kamu idarelerinin ödenek teklif tavanlarını da içerdiğini söyledi.

Yılmaz, OVP'nin, makroekonomik politika çerçevesi ve hedefleriyle öncelikli reform alanlarını ve takvimini ortaya koyduğunu anlatarak, "Bu kapsamda, ekonomik istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir büyümeyi desteklemek için belirlenen politikalar ve reformlar, önümüzdeki üç yıllık dönemde ekonomimizin yol haritasını oluşturacaktır." diye konuştu.

Geçen yıl yapılan genel seçimlerin ardından ülkede siyasi belirsizliğin ortadan kalktığına ve seçimsiz uzun bir döneme girildiğine işaret eden Yılmaz, seçimlerin hemen ardından uygulamaya koyulan ekonomi programıyla politika belirsizliklerini giderdiklerini bildirdi. Yılmaz, güncellenen OVP ile ülkenin istikrarını ve kalkınmasını sağlayacak, refahını artıracak politikaları hayata geçirmeye devam edileceklerini kaydetti.

Yılmaz, OVP’nin ilk yılına yönelik uygulanacak politikalar ve somut tedbirlerin 2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda ayrıntılı yer alacağını dile getirerek, OVP hazırlık sürecinde farklı paydaşlarla kapsamlı istişare toplantıları gerçekleştirdiklerini, bu süreçte toplumun çeşitli kesimlerinden gelen görüş ve önerileri dikkate aldıklarını ve daha kapsayıcı bir politika seti oluşturulmasını hedeflediklerini bildirdi.

- "Programımız başarıyla çalışmakta ve sonuç üretmektedir"

2025-2027 dönemini kapsayan OVP hazırlıklarının haziranda kamu kurumları ile yapılan bütçe görüşmeleriyle başladığını, ilgili kurumlardan politika ve tedbir önerilerinin toplandığını, temmuz ve ağustosta makroekonomik verilerin değerlendirildiğini, bütçe dengesi ve kamu harcamaları gibi temel konularda analizler ve toplantılar yapıldığını ifade eden Yılmaz, ağustos sonunda OVP taslağının nihai hale getirilerek ilgili kurumlara ve Ekonomi Koordinasyon Kuruluna sunulduğunu söyledi.

Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayı ile OVP'nin, Resmi Gazete'de yayımlanarak resmiyet kazanacağını, hazırlık sürecinin titizlikle planlandığını ve zamanında gerçekleştiğini belirtti.

Geçen yılki 2024-2026 dönemi OVP'ye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yılmaz, şöyle konuştu:

"Geçtiğimiz eylül ayında uygulamaya koyduğumuz OVP çerçevesinde son bir seneyi değerlendirdiğimizde, temel makroekonomik göstergelerdeki öngörü ve hedefler önemli oranda gerçekleşmiş olup, mevcut tahminler büyük oranda geçerliliğini korumaktadır. Bu, programımızın etkinliğini ve öngörülebilirliğini ortaya koymaktadır. İlk olarak, öngördüğümüz takvime uygun olarak dezenflasyon sürecinin etkileri 2024 yılı haziran ayından itibaren başlamıştır. Bu tarihten itibaren enflasyon oranında bugüne kadar 23,5 puanlık bir düşüş kaydedilmiştir ve bu sürecin devam etmesini bekliyoruz. Büyüme kompozisyonundaki dengelenme ile birlikte cari işlemler dengesi, beklentilerimizin de altında gerileyerek olumlu bir tablo çizmiştir. İstihdam alanında ise iktisadi faaliyetteki dengelenme eğilimine rağmen, işsizlik oranları hedeflerimizin de ötesinde bir iyileşme göstermiştir. Kamu harcamalarında etkinlik ve verimlilik arttıkça, bütçe açığı da tahminlerimizden daha olumlu bir seyir izlemiştir. Bu durum, kamu maliyesinin sürdürülebilirliğine katkı sağlamıştır.

Ayrıca, makroekonomik göstergelerdeki bu olumlu gelişmeler, yatırımcıların ülkemize olan bakışını da olumlu yönde etkilemiş, kredi notları ve ulusal rezervlerimiz artarken, ülkemizin risk primi düşmüştür. Bu sonuçlar, 2024-2026 OVP'si kapsamında uygulanan politikaların etkinliğini ve ekonomi üzerindeki olumlu sonuçlarını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Programımız başarıyla çalışmakta ve sonuç üretmektedir."

- "1 milyon 105 bin ilave istihdam imkanı oluşmuştur"

Türkiye ekonomisinin geçen yılki yüzde 5,1 oranla birlikte 14 yıl boyunca kesintisiz büyüme sürecini devam ettirdiğini belirten Yılmaz, bu yılın ilk yarısında ise milli gelir büyümesinin yüzde 3,8 olarak gerçekleştiğini ve ekonominin sağlam temeller üzerinde büyüdüğünü söyledi.

Yurt içi talebin büyümeye katkısının geçen yıla göre önemli oranda azaldığını, ancak net mal ve hizmet ihracatının büyümeye pozitif katkı sağladığını ifade eden Yılmaz, geçen yıl sanayi sektörünün küresel sıkılaştırıcı politikalardan daha fazla etkilendiğini ve milli gelir büyümesinden daha yavaş büyüdüğünü, ancak alınan önlemlerle ekonomide dengeli bir büyüme kompozisyonu yakalandığını kaydetti.

Yılmaz, enflasyonla mücadelede dezenflasyon dönemine girildiğini, ağustos itibarıyla birikimli TÜFE artış oranının bir önceki yılın aynı dönemine göre gerileyerek yüzde 52 oranında kaydedildiğini hatırlatarak, bu gelişmenin dezenflasyon sürecinin etkili olmaya başladığını gösterdiğini, bu eğilimin eylül ayı ve sonrasında da devam etmesini beklediklerini dile getirdi.

Son bir yılda istihdamın güçlü şekilde artış gösterdiğini ve işsizliğin önemli oranda gerilediğini, geçen yılın ikinci çeyreğinde 31 milyon 556 bin olan istihdamın, bu yılın ikinci çeyreğinde 32 milyon 661 bine ulaştığını anlatan Yılmaz, "Son bir yılda, bugünden bir yıl geriye gittiğinizde 1 milyon 105 bin ilave istihdam imkanı oluşmuştur. Bu artış ekonominin farklı sektörlerinde istihdam olanaklarının arttığını ve iş gücüne katılımın desteklendiğini göstermektedir." şeklinde konuştu.

Yılmaz, geçen yılın ikinci çeyreğinde yüzde 9,7 olan işsizlik oranının bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 8,8'e gerilediğini, işsizlik oranındaki bu düşüşün istihdam artışının ve genel ekonomik güçlenmenin sonucu olduğunu, uygulanan ekonomi politikalarının etkinliğini ortaya koyduğunu vurguladı.

- Cari işlemler açığı

Geçen yılın aralık ayı itibarıyla cari işlemler açığının milli gelire oranının yüzde 4'lere düştüğünü ve 45 milyar dolarlık bir cari açıkla yılın kapatıldığını aktaran Yılmaz, Haziran 2024 itibarıyla cari işlemler açığının daha da gerileyerek milli gelirin yüzde 2,2'sine kadar düştüğünü ve 24,8 milyar dolar seviyesine ulaşıldığını ifade etti.

Yılmaz, cari işlemler açığındaki gerilemenin Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı direncini artırdığını ve sürdürülebilir bir dış ticaret dengesine doğru ilerlediğini gösterdiğini belirterek, olumlu tablonun güncellenmiş OVP ile pekiştirileceğini söyledi.

Geçen yıl ocak ayında Türk lirası mevduatlarının toplam mevduatlar içindeki payının yüzde 39 seviyesinde olduğunu ifade eden Yılmaz, bu oranın bu yılın ağustos ayında yaklaşık yüzde 54 seviyesine yükseldiğini bildirdi.

Yılmaz, geçen yılın ortalarında Kur Korumalı Mevduat'ın (KKM) toplam mevduatlar içindeki payının yüzde 28’i aştığını, ancak bu oranın hızla gerilediğini ve Ağustos 2024'te yüzde 10 seviyesine kadar düştüğünü belirterek, KKM bakiyesinin zirve yaptığı dönemde 3,4 trilyon Türk lirası seviyesine ulaştığını, bugün ise 1,6 trilyon Türk lirasına indiğini kaydetti.

Dolar bazında da geçen yıl KKM'nin en yüksek seviyesinin 140 milyar dolar olduğuna dikkati çeken Yılmaz, bu rakamın 47,8 milyar dolara düştüğünü aktardı.

- "Ekonomi politikalarımızın doğru yönde ilerlediğinin göstergeleri"

Yılmaz, geçen yılın ocak ayında yüzde 44,4 seviyesinde olan yabancı para mevduatlarının payının, bu yılın ağustos ayında yüzde 36,3’e gerilediğini bildirerek, bu eğilimlerin, ekonomi politikalarının etkisi ve finansal istikrarı sağlamak amacıyla atılan adımların başarısını gösterdiğini ifade etti.

Türk lirasının güçlenmesi ve milli para birimine güvenin artmasının enflasyonla mücadele ve makroekonomik istikrarın sağlanmasında önemli bir gelişme olduğunu dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti:

"Geçen yılkinden bugüne baktığımızda rezervlerde önemli gelişmeler görüyoruz. Brüt uluslararası rezervlerimizin 26 Mayıs 2023 tarihinde 98,5 milyar dolar seviyesinden 23 Ağustos 2024 tarihinde 150,4 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz. 52 milyar dolara ulaşan bu artış ekonomimizin dış şoklara karşı dayanıklılığını arttırmak bakımından son derece olumlu bir gelişmedir.

Aynı süreçte risk priminin yine çarpıcı bir şekilde düştüğünü, 2023 Mayıs'ta 703 baz puanlara kadar yükselmişken 3 Eylül 2024 itibarıyla 283 baz puana gerilediğini görüyoruz. Bunun daha da aşağılara geldiği günleri de bu süreçlerde gördük. Bu düşüş uluslararası piyasalarda Türkiye'ye olan güvenin arttığını ve risk algısının önemli ölçüde azaldığını göstermektedir. Dış finansmana erişimi kolaylaştıran ve dış finansmanın maliyetini düşüren bu gelişmeyi daha ileri noktalara taşımayı hedefliyoruz. Rezervlerdeki artış risk primindeki düşüş ve Türk lirası mevduatlarının artışı ekonomi politikalarımızın doğru yönde ilerlediğinin ve piyasalarda olumlu yansımalar oluşturduğunun somut göstergeleridir."

Yılmaz, deprem harcamaları düşüldüğünde 2023 yılı bütçe açığının yüzde 1,6 seviyesine kadar gerilediğini belirterek, deprem harcamalarının geçici ve dönemsel olduğunu, bu harcamaların büyük oranda yatırım niteliği taşıdığını ifade etti.