Nisan enflasyonuna ilişkin tahminim soruluyordu, ben de biraz zaman geçmesi ve durumun biraz daha netleşmesi gerektiğini söylüyordum. Ayın üçte ikisini geride bıraktık ve ne olabileceği üç aşağı beş yukarı ortaya çıkar gibi oldu. Aslında tahminimi başlıkta bir şekilde dile getirmiş de oldum zaten. En azından bir sınır çizdim...

Nisan ayı enflasyonunun yüzde 4’ün altında kalması benim için sürpriz olur. Yüzde 4 dedimse, bu oranın çok az altındaki oranlar sürprize girmez. Hadi biraz daha detaya ineyim; yüzde 3,75’e kadar yolu var. Daha aşağısına pek ihtimal vermem.

Ben ihtimal vermem vermeye ama bakarsınız yüzde 3,75’in çok altında bir oran da geliverir.

Ağanın eli tutulmaz” sözünü her zaman “Ağa hep daha yükseğini verir” anlamında kullanmak doğru değil, buradaki ağa(!) ya ağalar(!) tam tersini yapmak üzere konumlanmış olabilir.

Dolayısıyla ben makul olandan, en azından bana göre makul gelenden, makul gördüğüm orandan yola çıkarak yüzde 3,75 gibi bir sınır çiziyorum. Bu oranı alt sınır olarak gördüğümü, asıl beklentimin yüzde 4 ve üstü olduğunu belirtiyorum.

Yıllık oran yeniden artacak

TÜFE geçen yıl nisanda yüzde 3,18 artmıştı. Bu yıl -benim tahminime göre- yüzde 4 dolayında gelecek nisan ayı artışından sonra yıllık oran mart sonundaki düzeyinin üstüne çıkacak.

Mart sonunda yüzde 38,10 olan yıllık artış, yüzde 4’lük artış durumunda nisan sonunda yüzde 39,20’ye yükselecek.

Ama bir “mucize” olur ve nisan ayı artışı geçen yılkine yakın, hatta daha düşük gelirse, tabii ki yıllık orandaki gerileme devam edecek.

Nisan ayı artışını niye yüzde 4 dolayında tahmin ettiğimi, bunun temel bileşenlerinin neler olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Ama en büyük etkenin 19 Mart’tan sonra tümüyle bozulan fiyatlama davranışları olduğunu belirtmem gerek.

Ayrıca nisan ayındaki fiyat artışının görece yüksek geleceğini benim söylemem de çok önemli değil. Merkez Bankası bile bu gerçeği kabul etti ve bu duruma son PPK metninde vurgu yaptı.

Petroldeki ucuzlama pek işe yaramadı

Mart ayının ortasından itibaren en çok umut bağlanan gelişme ham petrol fiyatlarında yıllardır görülmedik ölçüde ve yine yıllardır görülmedik hızda bir ucuzluk yaşanması oldu. Petrol fiyatları birkaç günde 80-85 dolarlardan 60 dolara doğru geriledi. TL’nin değeri de yataya yakın seyrettiği için akaryakıt fiyatlarında kayda değer bir gerileme yaşandı. Her şey çok iyi gidiyordu.

Ta ki 19 Mart’a kadar... Siyaset bir kez daha ekonomiyi ezip geçti. Kur yükseldi, ekonomide algı tümüyle bozuldu.

Dışarıdan da peş peşe kafa karıştıran haberler geliyordu. ABD Başkanı Trump’ın uygulamaya koyduğu tarifeler yüzünden gündeme gelen dünya genelindeki yavaşlama beklentisi ve bundan kaynaklanan petrol fiyatlarındaki düşüş, söz konusu tarifelerin çoğu ülke için ertelenmesinden sonra durdu. Petrol fiyatları tekrar 80 dolarlara yükselmedi tabii ki ama 65-70 dolar arasına oturdu.

Bu süreçte yurt içinde de kur yükselince akaryakıttaki ucuzlama da kısa ömürlü oldu ve tam tersine küçük de olsa artışlar yaşandı.

Daha önce de yazdığım gibi TÜFE ay ortalamasındaki fiyatlara göre hesaplanıyor. Buna göre, mevcut fiyatlar ay sonuna kadar değişmezse benzinde nisan fiyatı mart fiyatıyla hemen hemen aynı düzeyde oluşacak. Motorin fiyatı ise mart ayına göre yüzde 1 kadar ucuzlayacak.

Dolayısıyla akaryakıt fiyatlarından nisan enflasyonuna olumlu ya da olumsuz pek bir etki gelmeyecek. Motorinde gerçekleşmesi beklenen yüzde 1 dolayındaki ucuzlamaya bakmayın; bu ucuzlama oldu diye kim fiyat indirimine gidecek ki? Belki yeni zamlar gelmeyecek, o kadar...

Elektrikten 1 puana yakın etki cepte!

Elektrik fiyatlarına gelen zammı biliyoruz. Konutlarda kullanılan elektriğe yüzde 25 gibi çok yüksek oranda zam yapıldı. Bu kadarla kalsa iyi; kamu ve özel hizmetler sektörü abonelerinde yüzde 15, sanayide yüzde 10, tarımda yüzde 12,4’lük zam söz konusu oldu.

Elektriğin TÜFE’deki ağırlığı 1,79 düzeyinde. Buna göre konutlardaki elektriğin nisan ayı TÜFE artışına etkisi doğrudan 0,45 puan.

Yani nisan ayında elektrik dışındaki mal ve hizmetlerin hiçbirinin fiyatı değişmese bile nisan ayı enflasyonu yüzde 0,45 olacak.

 Tabii ki elektriğin TÜFE’ye etkisi yüzde 0,45’te kalmayacak. Konutlarda kullanılan elektrik TÜFE’yi tek başına 0,45 puan yukarı çekecek çekmeye de, hizmetler sektörüne, sanayiye ve tarıma gelen zam yükü tüketiciye yansıtılmayacak mı; mal ve hizmet fiyatları bundan etkilenmeyecek mi? Dolayısıyla elektrik zammının nisan ayına etkisi 1 puana doğru yol alırsa hiç şaşırmamak gerek.

Neyse ki hızlı artan euro...

Merkez Bankası son bir ayda 50 milyar dolara yakın rezerv kaybetti. Tüm amaç Türk parasının çok hızlı değer yitirmesini önlemekti. Buna rağmen Türk parasındaki değer kaybının önüne ancak bir ölçüde geçilebildi.

Mart ayı ortalaması ile bu ayın ilk üç haftasına kadar olan dönemin ortalaması kıyaslandığında dolar yüzde 2,6, euro yüzde 5,9, sepet kur ise yüzde 4,3 değer kazandı. Ay sonuna kadar bu oranlar daha da büyüyecek; en azından mevcut gidişata göre eurodaki değerlenme daha da hızlanacak.

Dolar ve euro değer kazanıyor kazanmaya ama daha çok değerlenenin euro olması bir anlamda teselli. Türkiye ithalatının önemli bir bölümünü dolar cinsinden yaptığı için ithalat maliyetleri görece az artıyor. Diğer taraftan ise özellikle AB bölgesine yapılan ihracatın euro cinsinden olması ihracatçıya bir anlamda nefes aldıran bir etki yapıyor.

Dış ticaret boyutu bir yana... Doların, en azından eurodan daha az değer kazanması bir yana... Sonuçta Türk parası değer kaybediyor, hem de son dönemlerde görülmedik ölçüde değer kaybediyor ve bunun fiyatlar üstünde baskı oluşturmamasını herhalde kimse beklemiyor.

•    Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Kaynak: ekonomim.com