Bu ayı bitirdiğimizde yeni ekonomi yönetiminin benimsediği “rasyonel zemin” tercihinde ya da zorunluluğunda yedi ay-yedi ay gibi tam eşit iki dönem oluşacak. Ama bazı veriler anlamında son tarih olan 5 Temmuz da birbirine yakın iki döneme işaret ediyor.

Peki bu yedişer aya yaklaşan iki dönemde de rasyonel zemin çerçevesinde yürütülen politikalar söz konusu olduğuna göre bazı göstergelerde niye çok farklı bir sonuç çıkmış?

Geçen yılın son yedi aylık dönemi ile bu yılın ilk yedi ayı (5 Temmuz’a kadar) arasında nasıl bir fark mı var?

Bu farkı tek bir yönden ele aldım, yurt dışında yerleşiklerin Türkiye’ye bakışı… Başka yönlerden de değerlendirme yapılabilir tabii ki.

Yurt dışında yerleşiklerin bu yedişer aylık dönemde Türkiye’ye olan ilgisine bakınca dışarıda yapılan değerlendirmenin ne olduğu çok rahat görülebiliyor.

“Faiz yüksek mi, faiz; okey!”

“Kur uzun süre artmayacak değil mi, kur, anlaştık; okey!”

“Bana oradan üç yüz beş yüz milyon dolarlık DİBS ayır, geliyorum!”

Yani başlıktaki durum:

“Ne kadar faiz, o kadar döviz!”

2 milyardan 10 milyara…

Yurt dışında yerleşikler geçen yıl hazirandan itibaren yedi ay boyunca net 2 milyar dolarlık devlet iç borçlanma senedi aldı. Yedi aydaki toplam 2 milyar ama bu tutarın 1.3 milyarının yalnızca aralıkta geldiğini de vurgulamak gerek.

Gerçekte yurt dışında yerleşikler mi getiriyor, yoksa klasik ifadeyle bıyıklı yabancı denilen yurt içinde yerleşikler daha önce dışarı çıkarmış oldukları paralarla mı alım yapıyor ya da aslında iç borçlanma senedi satışı olmuyor da bir şekilde oluyor gibi mi gösteriliyor; artık bu detayları tam bilmek mümkün değil ama bu yıl iyi para geldi. En azından geçen yıla göre iyi para geldi.

Bu yıl 5 Temmuz’a kadar olan dönemdeki DİBS alışı 9.6 milyar doları buldu. Bu tutarın da 6.6 milyar doları yalnızca mayıs ayında gelen paradan oluşuyor.

Bu faize bu para hiçbir şey sayılır aslında ama rezerv kasasının dibini sıyırmak durumunda kalınan günler yaşandığı düşünülürse yaklaşık 10 milyar dolar iyi para.

Eleştirileri biliyorum, hatta duyuyorum!

“Dolar bazında bu kadar faiz veriyoruz, ülke kaynakları çarçur ediliyor vs. vs.”

Önerisi olan? Ne yapmalı yani, 33 lira dolayında bulunan doların 43’e, 53’e çıkmasına göz mü yummalı ya da bunun için çaba mı göstermeli?

O zaman yurt dışından gelenlere böyle yüksek bir faiz ödemek söz konusu olmaz, doğru. Zaten kurun yükselme eğilimine girmesiyle birlikte gelmiş olanlar da anında çıkıverir.

Bundan daha önemlisi yurt içinde dövizden TL’ye dönmüş olanlar hemen yeniden dövize yönelir.

Önerilen bu mu, çare bu mu?

Döviz kaç zamandır neredeyse yatay gittiği halde enflasyonla mücadelede başarı sağlamaktan çok uzak olan Türkiye, bir de kur artsaydı neler yaşardı acaba?

Hisse senedine gelmiyorlar bile

Yurt dışı yerleşikler hisse senedi piyasasından ise uzak durmayı tercih ediyor. Hatta geçen yılın son yedi ayındaki duruma göre çok daha olumsuz bir tablo var.

Geçen yıl haziran-aralık döneminde 2.9 milyar dolarlık net giriş gerçekleşmişken bu yıl 5 Temmuz’a kadar olan dönemde net 1.2 milyar dolarlık net çıkış oldu. Ama DİBS’teki gibi geçen yıl son yedi aydaki girişin yarıdan fazlası, 1.5 milyar doları aralık ayında yaşandı.

Gerek devlet iç borçlanma senedi, gerekse hisse senedine ilişkin tutarların fiyat hareketleri ile kur değişiminden arındırılmış net tutarları gösterdiğini belirtmek isterim.

Kaynak:ekonomim.com

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.