Ekonomim yazarı Alaattin Aktaş bugünkü köşe yazısında Merkez Bankası’nın faiz kararını değerlendirdi.

Merkez Bankası’nın politika faizi beklentilerle uyumlu olarak 2.5 puan artırılarak yüzde 45’e çıkarıldı.

Türkiye böylece 23 Eylül 2021’de başladığı faiz macerasını bir şekilde sona erdirmiş oldu.

23 Eylül 2021’de yüzde 19’dan yüzde 18’e indirilerek başlatılan ve 23 Şubat 2023’te yüzde 8.5’e kadar çekilen faiz, para politikasındaki U dönüşle birlikte bu yıl yeniden artırılmaya başlandı. Politika faizi 22 Haziran’da yüzde 15’e çıkarıldı ve nihayet dün yüzde 45’e gelindi.

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, bir anlamda yüzde 45’in şimdilik son oran olduğunu da ilan etti.

2024 boyunca yüzde 45’te kalabilir

Merkez Bankası kasım ayı toplantısında “Parasal sıkılık düzeyine önemli ölçüde yaklaşıldı, o yüzden sıkılaştırma yavaşlatılacak” demiş, bu görüşle uyumlu olarak faiz artışı aralıkta 2.5 puana çekilerek “Parasal sıkılaştırma hızı yavaşlatılmıştır” değerlendirmesi yapılmıştı. Aralık ayının toplantı metninde yine sıkılaştırma adımlarının en kısa sürede tamamlanacağına vurgu yapılmıştı.

Para Politikası Kurulu’nun dünkü açıklamasında yer verdiği aşağıdaki görüşler de sıkılaştırmanın son adımının atıldığına işaret ediyor:

“Kurul, parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de göz önünde bulundurarak, dezenflasyonun tesisi için gerekli parasal sıkılık düzeyine ulaşıldığını ve bu düzeyin gerektiği müddetçe sürdürüleceğini değerlendirmiştir. Kurul, politika faizinin mevcut seviyesinin aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sürdürüleceğini değerlendirmiştir. Enflasyon görünümü üzerinde belirgin ve kalıcı riskler oluşması durumunda ise parasal sıkılık gözden geçirilecektir.”

Merkez Bankası’nın söylediği çok açık:

“Faiz yüzde 45 oldu ve uzun süre böyle gidecek. Ne zamana kadar mı, enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar…”         

Enflasyonda Merkez Bankası’nın bu yılki tahmini yüzde 30-42 aralığında. Hadi tavan oranı biraz daha esnetelim ve yüzde 45 diyelim. Faiz de yüzde 45. Dolayısıyla yıllık enflasyon bu düzeye inmeden ya da beklentiler bu orana işaret eder hale gelmeden bir faiz indirimi beklenmemesi gerektiği vurgulanmış oluyor.

Düz mantık yürütürsek yüzde 45’lik bir enflasyona ancak bu yıl sonunda inmek mümkün olabileceğine göre demek ki politika faizi bu yıl boyunca aşağı yönlü bir değişiklik göstermeyecek.

Ancak artış yönünde bir esneklik var. Ne diyor Merkez Bankası:

“Enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı riskler oluşursa parasal sıkılık gözden geçirilecektir.”   

Artık öngörülebiliyor

Son üç toplantıdan sonraki açıklamalarda yer alan ifadeler, Merkez Bankası’nın artık ne yapacağı bilinmez, ne söyleyeceği tahmin edilmez durumdan çıktığının işareti gibi. Son üç açıklama metni, öngörülemez bir Merkez Bankası’ndan, klasik ifadeyle sürpriz yapmayan bir Merkez Bankası’na geçilmiş olduğunu gösteriyor. Bu da bir kazanımdır.

Ocak ve şubatın yüksek enflasyonu görmezden geliniyor

Merkez Bankası öngörülebilir oldu, bu önemli bir kazanım; tamam ama bir de gerçekçi olabilseydi…

PPK açıklamasına bakarsanız fiyatlar yönüyle ocak ayı güllük gülistanlık geçmiş ve geçiyor.

Merkez Bankası, yurt içi talebin mevcut seviyesi, hizmet fiyatlarındaki katılık ve jeopolitik risklerin enflasyon baskısını canlı tuttuğunu kabul ediyor ama bakın daha sonra ne diyor:

“Öte yandan, yakın döneme ilişkin göstergeler, parasal sıkılaştırmanın finansal koşullara yansımasıyla yurt içi talepteki dengelenmenin, öngörülen dezenflasyon süreci ile tutarlı seyrettiğine işaret etmektedir. Kurul, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarında başlayan sınırlı iyileşmenin devam ettiğini değerlendirmektedir.” 

Bu ifadeyi okuyunca anlıyoruz ki Merkez Bankası ya ocak ayında gelecek rekor fiyat artışının farkında değil ya da bu artışı görmezden gelmeyi tercih ediyor. Kaldı ki yüksek fiyat artışı yalnızca ocak ayıyla da sınırlı değil, şubatta da ocak ayının en az yarısı kadar bir artış olacak.

Tahminimi bir kez daha yazayım; ocakta yüzde 9, şubatta yüzde 4.5 dolayında olmak üzere iki ay toplamında yüzde 14’e yakın bir artış göreceğiz. “Daha şubata girmedik bile” diye itiraz edilebilir, doğru ama enflasyondaki “sarkan etkisi” bize şimdiden bir ipucu veriyor. (Ekonomi, 22 Ocak 2024.)

Endekslere yansımanın ne olacağını bilemem ama gerçekleşenin ve gerçekleşeceğin bu olduğu ortadayken özellikle “enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarında başlayan sınırlı iyileşme” görüşüne katılmak hiç ama hiç mümkün değil.

Bırakın sınırlı da olsa bir iyileşmeyi, beklentiler ve fiyatlama davranışları herhalde şimdiye kadar hiç bu kadar bozulmamıştı.

Türkiye daha önce çok daha yüksek enflasyon gördü, yaşadı; ama özellikle fiyatlama davranışlarının böylesine bozulduğuna hiç tanık olunmadı.

Merkez de farkında da…

Aslında enflasyonda ocak ve şubatta bizi nasıl bir tablonun beklediğini Merkez Bankası da görüyor; görüyor da işte buna uygun adım şimdi atılamıyor. Kabul edelim; Merkez Bankası “Parasal sıkılaştırmayı yavaşlatacağız, artık sonuna geldik” görüşünü savunduktan sonra dün çıkıp “Yanılmışız” diyemezdi ya…

Ocak ve şubat şimdilik görmezden geliniyor. Ama açıklamadaki bir cümleyi bir kez daha okumakta yarar var. Merkez Bankası belli ki yaşanabilecek hızlı fiyat artışına karşı “Ben her olasılığı göz önünde bulundurdum” diyebilmek için bu cümleyi yazma gereği duydu:

“…Enflasyon görünümü üzerinde belirgin ve kalıcı riskler oluşması durumunda ise parasal sıkılık gözden geçirilecektir.”

 

Kaynak: ekonomim.com