Küresel iklim hedefleri doğrultusunda ülkelerin enerji üretimindeki payı gittikçe artan yenilenebilir kaynakların, geleneksel enerji güvenliği politikalarını değiştireceği öngörülüyor.

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansının (IRENA) “Enerji Dönüşümünün Jeopilitiği: Enerji Güvenliği” raporuna göre, yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinde fosil kaynaklardan uzaklaşılmasının enerjide dışa bağımlılığı azaltabileceği belirtiliyor.

Sadece geçen yıl yaklaşık 473 gigavatlık (GW) yenilenebilir enerji kurulumunun tamamlandığını ve toplam küresel temiz enerji kurulu gücünün yaklaşık 4 bin GW’a çıktığı ifade edilen raporda, fosil yakıt bazlı sistemden uzaklaşma sürecinin daha fazla fiyat dalgalanmalarına ve piyasada belirsizliğe yol açacağı vurgulanıyor.

Ayrıca bu sürecin, ülkeler arasında enerji alanında yeni bağımlılıklar meydana getirmesi ve enerji ticaretini küresel boyuttan bölgesel düzeye kaydırması bekleniyor. Böylece, geleneksel enerji politikalarının yeniden şekilleneceğine işaret ediliyor.

Ülkeler arası uzun mesafeli enerji ticareti azalabilir

Avrupa Enerji Güvenliği İnisiyatifi Murahhas Üyesi Alberic Mongrenier, yaptığı değerlendirmede, yenilenebilir enerjinin yükselişinin uzun mesafeli enerji ticaretini azaltabileceğini söyledi.

Mongrenier, bu durumun ülkeleri enerji şebekelerini iyileştirmeye ve ağlarını genişletmeye iteceğini ifade ederek, “Enerji sistemlerinin gücünü gittikçe yenilenebilir kaynaklardan alması, ülkelerin daha az fosil ithalatına ihtiyaç duyacağı ve enerji güvenliğinin artacağı anlamına geliyor ki bu da Avrupa’nın lehine olacaktır.” diye konuştu.

Öte yandan, ülkeler arası uzun mesafeli ticaretin yine de tam anlamıyla sonlanmayacağına dikkati çeken Mongrenier, “Fosil yakıtların yerine, temiz enerji teknolojilerinin üretilmesi için ihtiyaç duyulan ‘kritik’ ve ‘stratejik’ minerallere odaklanılmaya başlandı. Dolayısıyla başta güney ülkelerinden olmak üzere çeşitli mineral ve işlenmiş ürünlerin ithal edilmesi gerekecek. Yani hala uzun mesafeli ticaret yapıyor olacağız. Konu enerji olduğunda hiçbir ülke dış dünyadan tamamen izole olamaz.” değerlendirmesinde bulundu.

Mongrenier, ülkelerin değişmesi beklenen enerji politikalarına şimdiden hazırlıklı olmaları gerektiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

Enerji güvenliği politikalarında yeni bütüncül yaklaşımların benimsenmesi gerekiyor. Bu doğrultuda enerji bağımsızlığımızı inşa etmek için, enerji güvenliğini artırma potansiyeline sahip temiz her türlü kaynak ve teknolojik gelişmeleri takip etmeliyiz. Fakat bu durum, enerji politikalarında fazla içe dönük olmamızı gerektirmiyor. Oyunun kurallarına, yani çevre, iş gücü, şeffaflık, güvenlik ve serbest ticaret standartlarına saygı duyan, küresel ortaklarla ticaret sürdürülmeli.

Tedarik kesintisi durumunda büyük riskler kapıda

Uluslararası veri şirketi Primary Vision Network Enerji ve Ekonomi Analisti Osama Rizvi de fosil yakıtlardan yenilenebilir kaynaklara geçişte artması beklenen bölgesel enerji bağımlılıklarının olumlu olduğu kadar olumsuz sonuçlarının da olabileceğini söyledi.

Rizvi, temiz enerjiye geçiş sürecinin daha istikrarlı bir enerji piyasası yaratacağını ifade ederek, “Bu durum aynı zamanda ekonomik entegrasyon için daha iyi bir ortam yaratabilir ve enerji ithal eden ülkeler için nakliye maliyetlerini azaltabilir. Fakat bölgesel enerji bağımlılıklarının artması belli ülkelerin elindeki pazar gücünü artırarak tedarik noktasında seçeneklerimizin daralmasına sebep olabilir.” dedi.

Ülkelerin yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinde eş zamanlılık sağlanmasının mümkün olmadığına değinen Rizvi, “Ayrıca olası bir tedarik kesintisi durumunda ülkeleri daha büyük risklerin beklediğini söyleyebilirim. Adil enerji geçişini garanti edemezsek olumsuzlukların ortaya çıkması muhtemeldir.” ifadelerini kullandı.

Rizvi, özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sonra küresel enerji düzeninde yapısal değişimlerin gözlemlendiğini belirterek, şunları kaydetti:

Yenilenebilir enerjiye tam bir geçiş durumunda, en büyük değişimin Orta Doğu’da yaşanacağı öngörülüyor. Bu doğrultuda bölgedeki ABD dış politikasının da değişmesini beklemek yanlış olmaz. Ayrıca, söz konusu durum deniz güvenliğinin merkezinin kaymasına sebep olacak ve yenilenebilir enerji kaynaklarının üretildiği ülkeler daha çok ön plana çıkacaktır.