Ekonomi

İşte enflasyon ve faizde yıl sonu senaryosu...

Sayın Alaattin AKTAŞ'ın, ekonomim.com sitesinde bugün yayımlanan "İşte enflasyon ve faizde yıl sonu senaryosu..." başlıklı köşe yazısı

Bugünlerde herkes çok doğal olarak bazı temel göstergelerin yılın kalan döneminde nasıl seyredeceğini merak ediyor.

Nedir bu göstergeler; enflasyon, faiz ve döviz kuru.

Bunlar bir anlamda iç içe geçmiş, birbirlerini etkileyen göstergeler.

Ancak “bir anlamda iç içe” diye özellikle vurguluyorum; çünkü karşılıklı bir etkileşim var ama tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan gibi bir yaklaşım pek doğru olmaz.

Faiz ve döviz kurunun temel belirleyicisi enflasyon.

Zaten yapılan yanlışların başında da bu geliyor. Sorunların asıl kaynağının enflasyon olduğu gerçeği görülmüyor ya da görülmek istenmiyor ve faiz ve döviz kuruyla oynayarak enflasyonun düşürülebileceği sanılıyor.

Yıl sonunda ne olabilir?

İlk iki ayın enflasyonu geride kaldı ve ocakta yüzde 5,03, şubatta 2,27’lik artışlar görüldü. TÜFE’de bu yılın tahmini yüzde 24 ama bu oranda kalınması neredeyse olanaksız. Benim tahminim 2025 sonunda en iyi olasılıkla yüzde 31’e inileceği yönünde. Bu da yılın son on ayında aylık bazda ortalama yüzde 2 artış demek.

Bu durumda 2025 enflasyonu aralık-aralık bazında yüzde 31, yıllık ortalama bazda yüzde 34 olacak.

Bakar mısınız, olabilecek en iyi senaryo olarak ve adeta “Keşke gerçekleştirilebilse” diye yaklaştığımız aylık yüzde 2’lik oranlar gelişmiş ülkelerin çoğunda yıllık enflasyon.

Faizin seyri

Para Politikası Kurulu’nun iki toplantısı geride kaldı ve bundan sonra yıl sonuna kadar nisan, haziran, temmuz, eylül, ekim ve aralık aylarında toplantı yapılacak.

Önümüzdeki dönemde faizin seyrini etkileyecek bir dizi değişken yaşanması çok muhtemel tabii ki ama enflasyonun bu seyrine göre birbirine yakın iki senaryonun gerçekleşeceğini tahmin ediyorum.

İlk senaryoya göre faiz eylülde yüzde 32,5’e indirilecek ve ekim ve aralıktaki toplantılarda değiştirilmeyecek.

İkinci senaryoda ise indirim hazirandan itibaren 2 puana çekilerek devam edecek ve ekimde yüzde 33’e gelindikten sonra yıl o düzeyde kapatılacak.

Ya döviz?

İktisat bilimi der ki, bir ülkenin ulusal parası, o ülkedeki enflasyonla karşı ülkedeki enflasyon farkı dikkate alınarak belirlenecek oranda değer yitirmeli.

Örneğin Türkiye’de enflasyon yüzde 30, ABD’deki enflasyon yüzde 4 ise, dolar aradaki fark olan yüzde 25 oranında (130/104=1,25-1) artmalı. Ama dikkat; yüzde 25, TL’nin değer kaybını değil, doların değer artışını gösterir. Bu oranlara göre TL’nin değer kaybı yüzde 20’dir.

Bu hatırlatmadan sonra gelelim 2025’te ne olabileceğine... Türkiye ne yazık ki iktisat biliminin söylediklerinden uzaklaşalı çok oldu. Girişte de vurguladım; sanılıyor ki döviz düşük kalınca enflasyon düşecek. Bunun etkisi tabii ki vardır ama temel hareket noktası enflasyonu düşürüp dövizi düşük tutmak olmalı.

Türkiye’de dövizin değeri özellikle son yıllarda hiçbir dönem ekonominin gereklerine göre oluşmadığı için tahmin edilen enflasyona göre döviz kuru tahmininde bulunmak hiç kolay değil. Aslında tahmin tabii ki kolay da, bu tahminin tutacağını söylemek kolay değil.

Yarın siyaseten bir karar alınır; tüm tahminler çöpe gider. O yüzden enflasyon ve faiz konusunda iyi-kötü tahmin yapılabilirse de, kur konusunda pek de iddialı olmamak gerekir.

•    Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.