Ekonomi

İslami finans pazarının büyümesi bekleniyor

İslami finans pazarının 2029'a kadar olan dönemde yüzde 10'un üzerinde yıllık bileşik büyüme oranı kaydetmesi öngörülürken, bu büyümenin en büyük nedenlerinden birinin İslami finansın etik yatırımlara dayanması olduğu belirtiliyor.

Bir zamanlar çoğunlukla Müslümanların olduğu ülkelerde bulunan İslami finans, artık tüm dünyaya yayılıyor. Bu kapsamda gelecek yıl boyunca İslami finans varlıklarının yaklaşık 5 trilyon dolara ulaşacağı öngörülüyor.

Son 10 yılda, yıllık yüzde 10-12 gibi bir oranda büyüme gerçekleştiren İslami finans, bankacılık, sermaye piyasaları, para piyasaları ve sigorta dahil olmak üzere çeşitli sektörleri kapsıyor.

İngiltere, Güney Afrika ve hatta Lüksemburg gibi Müslüman nüfusun çoğunlukta olmadığı ülkeler, İslami finansın sunduğu etik ilkelere uygun finansal ürünler ile bu sürece dahil oluyor.

"İslami Finans Piyasası Büyüklük ve Pay Analizi-Büyüme Trendleri ve Tahminler" raporuna göre, İslami finans pazarının 2024'ten 2029'a kadar olan dönemde yüzde 10'un üzerinde yıllık bileşik büyüme oranı kaydetmesi öngörülüyor.

Bu büyümenin en büyük nedenlerinden birinin İslami finansın etik yatırımlara dayanması olduğu ifade ediliyor.

İslami finans, etik yatırım ilkeleri konusunda artan küresel farkındalık sayesinde hem Müslüman hem de gayrimüslim yatırımcıların ilgisini çekiyor.

İslami finans pazarı Müslüman dünyasının ötesinde de ilgi görüyor

Sahip olduğunu değerlerle İslami finans pazarı Müslüman dünyasının ötesinde ilgi görmeye devam ediyor.

Birleşik Krallık, İslami finansın benimsenmesinde öncü bir ülke olarak öne çıkıyor. Özellikle Londra, İslami bankacılık ve finans için önemli bir merkez olarak ön planda yer alıyor. Birleşik Krallık hükümeti birçok kez devlet sukuku (İslami tahvil) ihraç ederek uluslararası yatırımların ilgisini çekiyor.

Bankaların hem Müslümanlara hem de gayrimüslimlere hitap eden İslami finansa uyumlu finansal ürünler sunmasıyla Güney Afrika da bu pazarda öne çıkıyor. Lüksemburg da Eylül 2014'te 200 milyon avro değerinde ve 5 yıl vadeli sukuk ihraç eden ilk Avro Bölgesi ülkesi oldu.

Bu durum Lüksemburg'u Avro Bölgesi'nde sınır ötesi İslami finansal işlemlerin kolaylaştırılmasında kayda değer bir katkı sağlayıcı olarak konumlandırdı. Bu küresel yayılma, sektörün dinamik doğasını ve konum veya inançtan bağımsız olarak çeşitli yatırımcı sınıflarına hitap etme kabiliyetini bir kez daha ortaya koyuyor.

Geçen yıl itibarıyla İslami kurallarla uyumlu finansal varlıkların toplam değerinin yaklaşık 2 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Bu varlıkların önemli ölçüde büyüyeceği ve 2026'ya kadar 2023 değerinin 2,5 katına ulaşacağı tahmin ediliyor.

Birçok sektörde olduğu gibi İslami finans da teknolojinin yükselişiyle evrim geçiriyor. Fintech ve blockchain, sektörün kaderini ve geleceğini değiştiren özellikle dikkate değer trendler arasında yer alıyor.

Blockchain teknolojisinin şeffaflığı iyileştirerek ve işlemlerdeki belirsizliği azaltarak İslami finansı büyük ölçüde değiştirme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor.

"İslami finans, BM'nin sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle de uyum gösteriyor"

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Toprak, yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin coğrafi konumu ve kültürel yapısı itibarıyla İslam finansının küresel arenada yükselişiyle Afrika ve Asya'nın kesişim bölgesi olarak nitelendirilen "Afrasya"da önemli bir küresel oyuncu olma potansiyeli taşıdığını dile getirdi.

Türkiye'nin bölgesel rolünü pekiştirmesi ve küresel bir aktör olarak öne çıkması için söz konusu bölgede cazibe merkezi olma potansiyelini geliştirmesi gerektiğini aktaran Toprak, İslami finansın çevre dostu, etik ve şeffaf yaklaşımı, Birleşmiş Milletlerin sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle de uyum gösterdiğini anlattı.

Prof. Dr. Metin Toprak, ancak bu potansiyelin tam anlamıyla hayata geçirilmesi için bazı engellerin aşılması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

İslam ülkelerinde İslami finansın yaygınlaşmasını engelleyen başlıca sorunlar arasında, düzenleyici çerçevedeki karmaşıklıklar ve çifte düzenleme yükü, şeffaflık ve güven eksikliği ve ekonomik aktörlerin bu konudaki farkındalık düzeyinin düşük olması, sermaye piyasalarındaki işleyişin uluslararası standartlarda ve şeffaflıkta olmaması en başta gelmektedir. Bu durum hem yerli hem de yabancı yatırımcıların sektöre olan güvenini azaltmakta ve dolayısıyla büyümeyi sınırlamaktadır. Türkiye'nin bu alanda daha etkin bir rol üstlenmesi için düzenleyici çerçevenin basitleştirilmesi, şeffaflığın artırılması ve sektör hakkında farkındalığı artıracak çalışmaların yapılması gerekmektedir. Türkiye'nin İslami finansta bölgesel ve küresel bir aktör olarak öne çıkması ve konumunu pekiştirmesi için uluslararası standartlar ve kurumlarla uyum içinde faaliyet göstermesi öncelikli bir konudur.