İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, Türkiye’nin, tasarruflarını yeterli düzeye getirememiş, birikimlerini artıramamış bir ülke olduğunu belirttiği konuşmasında, “Dolayısıyla dış kaynağa ihtiyacımız var. Mevcut tasarruflarımız ülkemizin büyümesi ve refahın artması için yeterli değil. Mutlaka bu resmin içine dış kaynak almamız gerekiyor” dedi.

Aran, “Bankacılık Söyleşileri” kapsamında AA’ya yaptığı açıklamada, 2023’ün, Türkiye ekonomisi için ekonomi politikasında değişimlerin yaşandığı bir yıl olduğunu gördüklerini, ilk yarıda baz etkisiyle ve düşen enerji fiyatlarının katkısıyla gerileme eğilimi sergileyen yıllık enflasyonun, haziranda TL’nin değer kaybının gecikmeli etkileri ile temmuzda yönetilen ve yönlendirilen fiyatlarda yapılan artışlarla yeniden yükseliş eğilimine girdiğini ve yüzde 60 seviyesinin üzerine çıktığını söyledi.

Faiz oranlarındaki yükselişin iç talep üzerindeki etkisinin 2024’ün özellikle ilk yarısında da devam edeceğinin anlaşıldığını kaydeden Aran, gelecek dönemde mevcut ekonomi politikalarının enflasyon beklentileri üzerindeki olumlu etkilerinin belirginleşmeye başlamasının Türkiye’de enflasyonla mücadelede önemli olacağını, 2024’ün ikinci yarısından itibaren baz etkisinin de katkısıyla dezenflasyonist dönemin başlayabileceğini ifade etti.

2024 sonunda enflasyonun hızla yüzde 36-42 bandına gelebileceğini, bu konuda kararlılıkla adım atıldığını düşündüğünü dile getiren Aran, şöyle devam etti:

“Bir yandan parasal sıkılaşma için gerekli ortam sağlanırken, diğer yandan ülkenin dur-kalk yapmaması adına en uygun koşullarda yatırım ortamının sağlanması mümkün. Doğru adımlar atılıyor, yapılması gerekenler yapılıyor ve şu anda izlenen politika iyi bir öngörülebilirlik sağlıyor. O nedenle kanaatimce başarılı sonuçlar alınacaktır, geleceğe pozitif bakıyorum.

Geldiğimiz nokta, çok kıymetli ve bir o kadar hassas. Hepimiz çok dikkatli olmalı, özenle hareket etmeliyiz. Politika faiz oranının son alınan kararla yüzde 42,5’e geldiğini düşündüğümüzde hem parasal sıkılaşma hem ona eşlik eden miktarsal sıkılaşma hem de seçici kredi politikasıyla desteklenen mekanizma -makro ihtiyati tedbirleri de işin içine kattığınız zaman- reel sektör, üretim, finansa erişim ve finansal istikrar açısından bizi hassas, çok dikkatli yönetilmesi gereken bir noktaya getirdi. İçinde bulunduğumuz dönem, riskleri dikkatli yönetmemiz ve pozitifliğin devam etmesi için yapılacakları mutlaka tartışarak, konuşarak, istişareyle yapmamız gereken bir dönem. Yoksa ‘ben yaptım oldu’ anlayışıyla tekrar bu hassas dengede bir şeyi kaybedersek, örneğin, reel sektör artan finansman maliyetlerinin üstesinden gelemez ve üretkenliğini, verimliliğini, karlılığını kaybeder hale gelirse tekrar sorunlarla karşılaşabiliriz.”

“Şu anda riskleri yönetilebilir, makul seviyede buluyorum”

Hakan Aran, şu anda riskleri yönetilebilir, makul seviyede bulduğunu ifade ederek, “Yönetirken dozu çok iyi ayarlamalı ve zaman zaman içine düştüğümüz yanlışı tekrarlamamalıyız. ‘Bankalar kazanırsa reel sektör kazanamaz, reel sektör kazanırsa bankalar kazanamaz’ gibi bunların birbirinin aleyhine olduğu konusundaki ön yargılarımızı, paradigmamızı değiştirmemiz, birlikte hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Eğer biz ülkemizin büyümesinden, büyümenin sürdürülebilir olmasından, refahın artmasından, ekonomideki sorunların giderilmesinden bahsediyorsak ve bu konuda adım atacaksak bir arada olduğumuzu, birlikte hareket etmemiz gerektiğini bilmemiz gerekiyor.” diye konuştu.

Türkiye’nin, tasarruflarını yeterli düzeye getirememiş, birikimlerini artıramamış bir ülke olduğunu belirten Aran, “Dolayısıyla dış kaynağa ihtiyacımız var. Mevcut tasarruflarımız ülkemizin büyümesi ve refahın artması için yeterli değil. Mutlaka bu resmin içine dış kaynak almamız gerekiyor.” dedi.

“Şu andaki faiz oranı dış kaynağın gelmesi için yeterli bir seviye”

Şu anda gelinen politika faizi olan yüzde 42,50’lik seviyenin; yabancı sermayenin, dış kaynağın Türkiye’ye akması için yeterli olduğunu aktaran Aran, şunları kaydetti:

“Onların beklediği şeyin yerel seçimler olmadığını düşünüyorum. Çünkü hiçbir yatırımcı, bir ülkeye giderken o ülkede yerel seçim sonuçlarıyla ilgilenmez. Ülkenin genel seçim sonuçlarıyla ilgilenir, siyasi istikrarına bakar. Yabancı yatırımcı, bir şehrin belediye başkanının kim olduğuna bakmaz. Yabancı yatırımcı, faiz seviyesinin son nokta olup olmadığıyla, kur ve enflasyon öngörüleriyle giriş yapmak için uygun zaman olup olmadığıyla ilgilenir.

Son metne bakınca Merkez Bankası’nın en fazla bir seferlik daha 2,5’lik bir marjı elinde tuttuğu anlaşılıyor. Yüzde 42,50 seviyesi, yabancı yatırımcının ‘ben bu ülkeye girerim, onların 2 yıllık, 5 yıllık kağıtlarını bu seviyeden alırım ve bundan da para kazanırım’ dediği karlı bir ortam sağlıyor. Geleceğe pozitif bakmamın nedeni; yabancı sermaye akışı, yabancı sermayenin doğrudan yatırım şeklinde olmasa bile sıcak para olarak adlandırsak da Hazine’nin 2 yıllık ve 5 yıllık kağıtlarına girmesine yönelik beklentimdir. Dış kaynağın içeride ihracata, ithal ikamesi üretime, turizme aktarılması, ‘büyürken cari açık vermeyen bir ekonomiye sahip olacağım’ söylemini gerçekleştirmek için bir fırsat olacak.”

“Sıcak paranın cazibesine kapılmamalıyız, kaynakları üretime aktarmalıyız”

İş Bankası Genel Müdürü Aran, kaynakların doğru kullanılmasının önemini vurgulayarak, “Eğer sıcak paranın cazibesine kapılır aynı hızla, aynı motivasyonla devam etmez ve bulduğumuz dış kaynağın rehavetiyle tüketime yönelirsek bu hikayede tekrar yarım kalırız. Aynı sorunlarla bir kez daha yüzleşiriz. O yüzden reel sektörün ve finansal sektörün temsilcileri olarak gelmekte olan, önümüzdeki yıl gelecek olan dış kaynağın doğru alanlarda kullanılmasının birinci önceliğimiz olduğunu düşünüyorum. Bu, finansın geleceği için de ekonomimizin geleceği için de temel şart.” şeklinde konuştu.

Buldukları kredilerin mutlaka ve mutlaka üretime dönüştürülmesi, istihdam artışıyla desteklenmesi, ihracat, tarım ve turizm sektörlerinin stratejik olarak desteklenmesi gerektiğini kaydeden Aran, kaynakların tarıma, turizme, ihracat odaklı üretime, ithal ikamesi üretime aktarılması gerektiğini söyledi.

Aran, “Önümüzde tarihsel olarak böyle bir fırsat var. Bu fırsat elimize geçmiş durumda. Bundan doğru şekilde yararlanmamız gerekiyor.” dedi.

“Üretken yapay zeka, çalışan ve müşteri deneyimini benzersiz seviyelere taşıyacak”

Bankacılık sektöründeki yenilik ve trendlere de değinen Aran, derin öğrenme temelli analitik modeller ve doğal dil işleme teknolojisiyle geliştirilen sanal asistanlar ile son yıllarda insansı ve kişiselleşmiş dijital deneyimler sunma anlamında büyük ilerleme kaydedildiğini ifade etti.

Aran, “Ancak üretken yapay zeka, daha önce benzerini görmediğimiz ölçekte kişiselleşmiş, daha derin ve neredeyse insansı etkileşimler yaratmanın kapılarını aralayarak dijital deneyimde devrim niteliğinde etkiler yaratmış durumda. Mevcut yapay zeka teknolojilerinin üretken yapay zeka ile harmanlanarak iş süreçlerinin iyileştirilmesini sağlayacağını ve hem çalışan hem de müşteri deneyimini benzersiz seviyelere taşıyacağını öngörüyoruz. Üretken yapay zeka, beynimizi daha efektif kullanma ve insan beyninden daha doğru şekilde yararlanmanın ilacı. Gereksiz yere ezberlemek, aklımızda tutmak zorunda değiliz. Her an o bilgi sanki beynimizde gibi yaşayabilir olmak beynin de kapasitesini artırıyor. İnsanlığın bundan sonraki gelişiminde sıçramayı yaptıracak ileri bir teknoloji olduğu için heyecanlanıyor ve biraz da endişeleniyoruz.” diye konuştu.

“Açık bankacılıkta rekabet artacak, açık finansa geçiş yaşanacak”

İş Bankası Genel Müdürü Aran, Merkez Bankası’nın yasal düzenlemeleri doğrultusunda Türkiye’de Ocak 2023’te yaygınlaşan açık bankacılığın; müşterilerin finansal verilerini artık sadece kendi bankalarında değil, aynı zamanda diğer finansal kuruluşların platformları aracığıyla da yönetebilir ve kullanabilir hale getirdiğini belirterek, açık bankacılığın, müşterilerine finansal verileri üzerinde daha geniş haklar tanıyarak finansal hizmetler sektöründe önemli bir dönüşüm başlattığını anlattı.

Bankalar ve diğer finansal kuruluşların, müşterilerini kendi kanallarında tutmak ve onlara en iyi müşteri deneyimini sunmak adına rekabet içinde daha yenilikçi ve entegre hizmetler geliştirmeye başladığını ifade eden Aran, Türkiye’de açık bankacılık ekosisteminde 4 fintek ile 13 bankanın faaliyet gösterdiğini, ekosistemin hızla genişlemeye devam ettiğini, 2024’te diğer bankalar ve finansal kuruluşların katılımıyla daha da büyüyeceğini, ekosistem içerisindeki rekabetin artacağını öngördüklerini kaydetti.

Önlerindeki dönemde, yurt dışındaki örneklere bakıldığında, açık bankacılıktan açık finansa geçiş olmasını beklediklerini aktaran Aran, “Müşterilerimiz, yalnızca hesap bilgilerini paylaşıp ödeme başlatma işlemi yapmakla kalmayacak, kredi, bireysel emeklilik, sigorta bilgileri gibi verilerini de paylaşabilir hale gelecek. Ülkemizde ise önümüzdeki dönemde Merkez Bankası ve Bankalararası Kart Merkezi’nin çizeceği yol haritasıyla birlikte açık bankacılığın müşterilere sunduğu ürün ve hizmet yelpazesi genişleyecek. Bu gelişmeler finansal hizmetlerin entegrasyonu ve çeşitliliğini artırırken, biz de müşterilerimize daha kişiselleştirilmiş ve yenilikçi finansal çözümler sunma fırsatı elde edeceğiz.” dedi.

Yurt içinde TL cinsinden ilk yeşil borçlanma aracı ihracı

İş Bankası Genel Müdürü Aran, yeşil ve sürdürülebilir borçlanma araçlarının gelişiminin, sürdürülebilir bir geleceğin finansmanında önemli rol oynadığını vurgulayarak, bu yaklaşımla Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yayımlanan “Yeşil Borçlanma Aracı, Sürdürülebilir Borçlanma Aracı, Yeşil Kira Sertifikası, Sürdürülebilir Kira Sertifikası Rehberi”nde belirtilen esaslara uygun olarak yurt içinde TL cinsinden yeşil borçlanma aracı ihraç eden ilk banka olduklarını söyledi.

Yurt içinde nitelikli yatırımcılara satış yöntemi ile gerçekleştirilen ihracın büyüklüğünün hem bireysel hem de kurumsal yatırımcıların ilgisi sonucunda 500 milyon lira olarak gerçekleştiğini aktaran Aran, ihraçtan sağlanan kaynağın yeşil projelere verilen kredilerin finansmanı için kullanılacağını bildirdi.

İştiraklerin holdingleşmesi

Hakan Aran, iştirakleri bir çatı şirket altında yönetme, bir diğer deyişle iştiraklerinin holdingleşmesi yönündeki iradelerini kamuoyu ile paylaştıklarını hatırlatarak, “Kısmi bölünme sürecinde payları devre konu olacak iştiraklerimiz arasında yurt dışında kurulu bankalarımızın da bulunması ve bu bankalar özelinde yabancı otoriteler nezdindeki süreçler için ilave zamana ihtiyaç duyulması nedeniyle bölünme işlemlerine 31 Aralık 2023 tarihli finansal tablolarımız ile devam etme kararı aldık. Bankamızın 100. yılında holdingimizi kurmuş olmayı hedefliyoruz.” dedi.