Ekonomi

İklim finansmanında kritik dönemeç

Düşük ve orta gelirli ülkelerin 2030'a kadar yıllık 2 trilyon doları aşan iklim finansmanı ihtiyaçlarının karşılanması için bir finansman mekanizması oluşturulması bugün Bakü'de başlayan uluslararası iklim müzakerelerinin ana hedefi olarak öne çıkıyor.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı (COP29), bu yıl Azerbaycan'ın ev sahipliğinde 11-22 Kasım arasında düzenleniyor.

Tarafların "Yeni Kolektif Sayısallaştırılmış Hedef" (NCQG) adı altında yeni bir iklim finansman hedefi için müzakere yürüteceği COP29, "finans COP'u" olarak nitelendiriliyor.

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Yeşil Ekonomi ve İklim Eylemi Genel Müdürü Harry Boyd-Carpenter, yaptığı değerlendirmede, COP29'da önceliğin NCQG kapsamında iklim finansmanı için bir çerçeve yapı üzerinde anlaşılması olduğunu söyledi.

Bu açıdan uluslararası kalkınma bankalarının rolünün önemine dikkati çeken Boyd-Carpenter, "Çin hariç, düşük ve orta gelirli ülkelerde 2030'a kadar yıllık 2,4 trilyon dolar bir iklim finansmanı ihtiyacından bahsediyoruz." dedi.

Boyd-Carpenter, dünyada ihtiyaç duyulan finansmanın mevcut olduğunu ancak bu finansmanın birkaç nedenle gerekli yerlere sağlanmadığını dile getirdi.

Bu nedenlerden ilkinin söz konusu ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele ve yatırım planlarının yetersiz kalması olabileceğini anlatan Boyd-Carpenter, bazı ülkelerde gerekli yatırımların yapılması için düzenleyici sistemlerin bulunmadığını aktardı.

Boyd-Carpenter, ikinci nedenin ise bazı ülkelerdeki istikrarsız ekonomik göstergeler olduğunu ve bu durumun yatırımların önünde büyük bariyerler oluşturduğunu söyledi.

Yeşil projelerin sermaye yoğun yatırımlar olmasının da bu nedenler arasında sayılabileceğini kaydeden Boyd-Carpenter, "Yeşil yatırımlar uzun vadede oldukça ekonomik ancak ilk yatırım aşamasında oldukça fazla sermaye gerektiriyor ve bu durum da bazı sorunlar oluşturabiliyor. Yatırımcılar bu noktada daha fazla hibe ve imtiyazlı paraya ihtiyaçları duyuyor ve bu paranın da gelişmiş ülkelerden gelmesi gerekiyor." diye konuştu.

Boyd-Carpenter, "Bu kapsamda COP29'daki en önemli öncelik NCQG üzerinde bir anlaşmaya varmak olmalı ve bu anlaşma sağlanırsa, oldukça zor bir siyasi ortamda gerçekleşmiş olacak." dedi.

"Ülkeler iddialı dönüşüm hedefleri belirlediğinde, finansman sağlanması kolaylaşıyor"

Gelişmekte olan ülkelerin iddialı iklim hedefleri olduğunda finansmanın sağlanmasının daha kolay olacağını ifade eden Boyd-Carpenter, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Çünkü iddialı bir yeşil dönüşüm hedefinin belirlenmesi ekonomik olarak da akıllıca. Bir ülke kendisi için bu hedefleri belirlediğinde, daha sağlıklı bir ekonomiye sahip olmayı amaçlamış olur ve yeşil bir ekonomi daha fazla para kazanır. Bankalar ve yatırım fonları, karlı yatırımları mutlaka bulur. Bu nedenle, bir ülke ekonomik açıdan bu yönde akıllı seçimler yaparsa, para oraya gelecektir. Ancak kritik nokta, gelişmekte olan ülkelerin bundan emin olmasını sağlamak. Kimse 'dünyada yeterli finansman yok' diyemez. Ekonomik açıdan mantıklı bir zemin olduğunda finansman her zaman var.

Boyd-Carpenter, özellikle gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelere sağlanacak iklim finansmanında ertelenen her yılın daha zorlu sonuçlara yol açacağının altını çizerek, COP29'un başında çok uluslu kalkınma bankalarının bu ülkelerin 2030'a yönelik iklim finansmanı ihtiyacına ilişkin gerçekçi bir bakış açısı sunacaklarını sözlerine ekledi.

"Küresel finansal mimariye ilişkin sorun ve engeller ele alınmalı"

AA muhabirinin iklim finansmanına ilişkin sorularına yazılı olarak cevap veren Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'ne (OECD) göre, küresel düzeyde mevcut finans hacimleri iklim eylemi ihtiyacını karşılamak için yeterli ancak finans akışları özellikle gelişmekte olan ülkelerde iklim değişikliğinin etkilerini azaltma ve uyum hedefleriyle paralel şekilde ilerlemiyor.

Bu bölgelerdeki iklim projeleriyle gelişmiş ekonomilerdeki yatırımcılar ve finansal kurumlardan gelen sermaye arasındaki açığın kapatılması için kamu finansmanının bir kaldıraç olarak kullanılması, yerel yatırım koşullarının iyileştirilmesi ve küresel finans sisteminin bazı yönlerinin yeniden düşünülmesi gerekiyor.

Yüksek borç seviyeleri ve risk primleri, en yoksul ülkelerin finansmana erişimini kısıtlıyor ve uzun vadeli hedeflerin gerçekleştirilmesi sekteye uğratıyor.

Bu kapsamda, iklim finansmanında NCQG üzerinde sağlam bir anlaşmaya varılması COP29'un bir numaralı hedefi. Bunun sağlanması için kamu finansmanı temel önemini korurken, finansman açığını kapatmak için yeterli değil.

Farklı finansman kaynaklarının ve aktörlerin oynayabileceği rolü yansıtan bir NCQG kararının, gelişmekte olan ülkelerde sermayeye erişim ve maliyet gibi küresel finansal mimariye ilişkin sorunları ve engelleri de ele almaya yönelik olmasına ihtiyaç duyuluyor.