Türk Eximbank Genel Müdürü Ali Güney, rekabetçi faiz oranları ile ihracatçıları desteklemeye devam ettiklerini belirterek, “2024’ün ilk yarısında 10,5 milyar dolar kredi, 11,7 milyar dolar sigorta olmak üzere toplam 22,2 milyar dolar destek sağlanmıştır. 2024 sonunda ise 24 milyar dolar kredi, 26 milyar dolar sigorta olmak üzere ihracatçılarımıza toplam 50 milyar dolar destek sağlamayı planlıyoruz.” dedi.

Güney, “Bankacılık Söyleşileri” kapsamında yaptığı açıklamada, bu yılın ilk yarısında Türk bankacılık sektörünün; ekonomik belirsizlikler ve küresel makroekonomik gelişmelerin etkisiyle nispeten zorlu bir dönem geçirdiğini ifade ederek, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) para politikaları, enflasyonla mücadele ve ekonomik istikrarı sağlama çabalarının sektörü doğrudan etkilediğini, uygulanan sıkı para politikası doğrultusunda faiz oranlarındaki değişimlerin mevduat getirileri, kredi maliyetleri ve tüketici talebi üzerinde belirgin etkileri olduğunu, enflasyon hedeflerine ulaşmak için atılan bu adımların kredi büyümesini ve sektörün karlılığını sınırladığını anlattı.

Sıkı para politikalarının etkisiyle iç talepteki yavaşlamanın tüketici kredileri ve kredi kartı harcamalarında ivme kaybına neden olduğunu, bunun neticesinde banka bilançolarında aktiflerin içerisindeki kredilerin payının düştüğünü belirten Güney, şunları kaydetti:

Geçen yıl haziran ayında başlatılan sıkı para politikalarının olumlu etkisi olarak bankacılık sektöründe yükselen TL mevduat faizleri ile TL mevduatların payı artarken, yabancı para cinsinden mevduatların payı azalmıştır. Uygulanan sıkı para politikası ve sadeleşme adımları bir yandan tüketim talebini azaltarak piyasada dengelenmeyi sağlarken, bankacılık sektörü açısından kredi aktarım mekanizmasının daha etkili ve sağlıklı çalışmasını sağlamıştır. Ayrıca, politika çerçevesinde yapılan sadeleştirme adımları, piyasanın daha iyi çalışmasını sağlamıştır. Sonuç olarak, alınan aksiyonlar neticesinde enflasyonla mücadelede önemli yol alınmış ve enflasyonun düşüş trendine girmesi sağlanmıştır.

Katma değerli ve ihracat odaklı büyüme politikası çerçevesinde yapılan düzenlemelerin ihracat ve yatırım kredilerinin teşvik edilmesini sağladığını ve bu gelişmelerin sürdürülebilir ekonomik büyüme için önemli bir adım olduğunu dile getiren Güney, şunlara dikkati çekti:

Türk bankacılık sektörü, sermaye yeterliliği açısından güçlü bir görünüm sergilemeye devam etmektedir. Sektörün sermaye yeterlilik oranı (SYR), mayıs ayında yüzde 16,96 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran, Basel kriterleri çerçevesinde belirlenen yasal asgari oran olan yüzde 8’in ve ülkemizde hedef oran olarak belirlenen yüzde 12’nin oldukça üzerindedir. Bu durum, sektörün sağlamlığını ve dayanıklılığını göstermektedir. Sonuç olarak, 2024 yılının ilk yarısı Türk bankacılık sektörü için zorlu ancak aynı zamanda fırsatlar barındıran bir dönem oldu. Dijitalleşme, yeşil dönüşüm ve yenilikçi çözümler, sektörün geleceği için önemli bir rol oynamaya devam edecek gibi görünmektedir.

“2024’ün ikinci yarısında da atılan adımların devam edeceği kanaatindeyiz”

Ali Güney, son zamanlarda yapılan düzenlemeler ve sıkı para politikası uygulamasının bankacılık sektörü üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkiler yarattığını, bankaların, yeni faiz ortamına uyum sağlamak için stratejik kararlar alırken, aynı zamanda risk yönetimini de güçlendirdiğini söyledi.

Sıkı para politikası doğrultusunda artan faiz oranlarının, bankaların borçlanma maliyetlerini artırarak karlılıklarını olumsuz etkilediğini ancak mevduat faizlerinin artmasının bazı bankalar için mevduat artışı fırsatı yarattığını vurgulayan Güney, artan faiz oranlarının, tüketici ve işletme kredilerine olan talebi azaltırken, yüksek finansman maliyetlerinin yatırım iştahını da sınırladığını anlattı. Güney, “Öte yandan, sektörde sorunlu kredi oranındaki artış riski, bankaların daha sıkı kredi değerlendirme süreçleri uygulamasına yol açtı.” dedi.

2023’ün ikinci yarısında göreve başlayan yeni ekonomi yönetiminin makroekonomik istikrara yönelik olumlu adımlar attığını, makroihtiyati çerçevede sadeleşmeye giderek para politikası dışında kullanılan politika enstrümanlarının kullanımının kademeli bir şekilde kaldırıldığını hatırlatan Güney, şöyle devam etti:

Bunlar içerisinde en önemlisi ise yabancı para ve altın depo hesaplarından oluşan yükümlülükler karşılığında ve kredi artış oranlarına bağlı olarak menkul kıymet tutma zorunluluğunun mayıs ayı başında kaldırılmasıdır. Söz konusu uygulama neticesinde parasal aktarım mekanizmasının işlevselliği artırılırken, faiz artışları sonrası değer kaybeden tahvillerin de bankaların bilançolarında yaratacağı olumsuz etki giderilmiş oldu. Dinamik yapısı, güçlü sermaye yeterliliği ve gelişmiş risk yönetimi sayesinde bankacılık sektörünün ekonomide ana akım politikalara geri dönüşe kolaylıkla uyum sağladığını ve süreci iyi yönettiğini görmekteyiz. 2024’ün ikinci yarısında da finansal istikrar ile parasal aktarım mekanizmasını güçlendirecek, kredi büyümesini dengeleyecek ve özellikle mevduat tarafında TL’ye geçişi teşvik edecek bu tür adımların devam edeceği kanaatindeyiz.