TÜİK’in dün açıkladığı haziran ayına ve dolayısıyla ilk altı aya ilişkin dış ticaret verilerine, özellikle ihracata bakınca ilk akla gelen “Kur aylardır neredeyse yerinde saydığı halde ihracatçı yine de iyi dayanıyor, iyi ihracat yapıyor” oluyor. Öyle ya, ilk altı aydaki ihracat geçen yıla göre yüzde 2.6 artış gösterdi. Ama verileri biraz didikleyince, biraz detaya inince “kurun değişmediği algısı”nın pek de doğru olmadığı görülüyor.
Bu yılın ilk yarısındaki dolar kuru, geçen yılın aynı dönemine göre tam yüzde 60 yükseldi. Son aylara odaklanınca bu gerçek gözden kaçırılıyor. Evet, geçen yılın ilk altı ayında ortalama 19.71 olan dolar kuru bu yıl aynı dönemde 31.54 düzeyine çıktı.
Ama şimdi tutup “Dolar yüzde 60 artarken ihracat yalnızca yüzde 2.6 yükselmiş, ihracatçı dolardaki artış kadar performans gösterememiş” demek temelden yanlış olur.
Altışar aylık dönemlerde kur arttı artmaya ama enflasyon da arttı. Söz konusu altışar aylık dönemlerin kıyaslamasına göre Yİ-ÜFE yüzde 51, TÜFE ise yüzde 70 artış gösterdi.
Dolayısıyla ortada yüzde 60’lık kur artışından kaynaklanan bir avantaj yok. Kurdaki artışın getirisini enflasyon silip süpürdü.
On yıllık dönem
Aslında bazı verilerde olduğu gibi dış ticarette de aylık bir yana, yıllık veri bile bazen gidişatı okumakta yetersiz kalır. O yüzden daha geniş bir zaman dilimine ve bu zaman dilimindeki dış ticaretle kur ilişkisine bakmakta yarar var.
İşte 2014 yılından bu yana olan dönemin verileri… 2024’ün verisi, haziran itibarıyla yıllıklandırılmış gerçekleşmeyi gösteriyor. 2013 yılını 100 kabul ederek bir de endeks oluşturdum.
İhracattaki gidişatı bire bir dolar kuruyla kıyaslamak doğru değil. Biraz önce aktardığım gibi kur artıyor ama enflasyon da hemen hemen aynı paralelde artış gösteriyor. Dolayısıyla kur artışından gelen avantaj yok oluyor.
Dolar kurundaki görünür artış yerine, Türk parasının reel değerini ortaya koyan reel efektif döviz kuru endeksini (REK) dikkate almakta yarar var. Merkez Bankası reel efektif döviz kurunu hem TÜFE, hem Yİ-ÜFE bazlı hesaplıyor. İhracatçının üretim maliyetiyle daha fazla örtüştüğü, ayrıca gerçek enflasyonu daha iyi yansıttığı varsayımıyla Yİ-ÜFE bazlı REK’i kullanmayı tercih ettim. Bu kadar açıklamadan sonra gelelim ortaya çıkan sonuca… Son on buçuk yılın verileri bize şunu gösteriyor:
■ İhracat bu dönemde yıllık bazda 166 milyar dolardan 259 milyar dolara çıkarak yüzde 60 oranında büyüdü.
■ İthalattaki büyüme ise yüzde 33’te kaldı. İthalat 251 milyardan 346 milyara çıktı.
■ Bu dönemde dolar 2.19’dan 29.61’e tırmandı ama bu çok yanıltıcı bir artış. Bu değerlere göre Türk parası yüzde 93’e yakın değer yitirdi. Gerçek değer kaybı tabii ki bu oranda değil.
■ 2013 yılında 100 olan Yİ-ÜFE bazlı reel efektif döviz kuru endeksi 2024’te haziran itibarıyla yıllık bazda 88.7’ye indi. Yani yüzde 11 kadar bir değer kaybı var.
■ Reel kur endeksini TÜFE bazlı dikkate alırsak TL’deki değer kaybı yüzde 50’yi aşıyor. Bazı ihracatçıların maliyetlerinin TÜFE hesabına daha yakın olduğunu da kabul etmek gerek. Ama TÜFE hesabına ilişkin kuşkuların varlığını dikkate alarak bu hesabın gerçeği yansıtmaktan uzak kaldığını belirtmeliyim.
■ Sonuç; Türk parası her iki endekse göre yapılan hesaplamayla da değersiz durumda. Yani döviz kuru olması gerekenden hâlâ yüksek. İhracat da büyük ölçüde bu değersiz TL üstünden yürüyor. Son birkaç aya bakmak yanıltıcı, daha uzun vadeli değerlendirmenin söylediği çok açık: “Türk parası değersiz ve ihracatı destekleyen en temel teşvik bu.”
Eldeki tek veri
Türk parası değersiz dedim diye itiraz edenler çıkabilir; ama bunu söyleyen ben değilim. Bunu Merkez Bankası söylüyor. Zaten bu konuda eldeki tek bilimsel hesaplama, tek bilimsel veri de reel efektif döviz kuru endeksi. Merkez Bankası çok kapsamlı bir hesaplamayla bu veriyi elde ediyor ve her ay açıklıyor.
Belli bir dönemdeki enflasyonu ya da başka bir veriyi baz alıp bunu döviz kuruyla kıyaslayarak “TL şu kadar değerli” diye hesap yapmak kolay da bu hesapların bilimsel karşılığı yok.
Eğer enflasyon hesabı doğru yapılıyorsa, ki Yİ-ÜFE hesabına ilişkin kaygı pek yok, Yİ-ÜFE bazlı reel kur TL’nin hâlâ az da olsa değersiz olduğunu söylüyor.
- Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.