Küresel finansal piyasalardaki büyük gerginlik sürüyor. Korku endeksinin (VIX) dün kapanışta ulaştığı değer 1990’dan bu yana gözlenen en yüksek üçüncü değerdi. İlkinin pandeminin, ikincisinin de küresel finansal krizin en sıcak anlarında olduğu düşünülürse durumun vahameti daha iyi anlaşılıyor. Arkadaki temel neden elbette ABD’nin dünyayı sarsan yeni gümrük vergileri ve beraberinde oluşan büyük belirsizlik ortamı.
ABD tahvillerinin fiyatlarında iki yönlü hareketler görünüyor
Ne diğer ülkelerin nasıl bir pazarlığa girişecekleri ne ABD’nin bu pazarlık sürecinde nasıl davranacağı ne de Çin’in karşı hamlesinin ve ABD’nin ona verdiği yeni cevabın nasıl gelişeceği biliniyor. Sadece bunlar olsa iyi. ABD resesyona girer ve aynı zamanda enflasyonu da yükselirse Fed nasıl davranacak? Faiz indirecek mi yükseltecek mi?
Küresel finansal gerginlikler arttığında genellikle ‘güvenli limanlara kaçış’ eğilimi yaygınlaşır. Finansal yatırımcılar ABD Hazine tahvillerini daha çok talep ederler. Sonuçta ABD tahvillerinin fiyatlarının yükselmesi, faizlerinin de düşmesi beklenir. Ama son günlerde ABD tahvillerinin fiyatlarında iki yönlü hareketler görünüyor. Güvenli limana yönelme yerine ABD tahvillerinin satıldığı günlere de şahit olunuyor. Özellikle son günlerde belirginleşti bu eğilim. Analistler, bunun bir nedeninin Çin’in elindeki ABD Hazine tahvillerinin bir kısmını satmaya başlamış olabileceğine/başlama ihtimaline bağlıyorlar. Bir diğer neden olarak, likidite sıkıntısına düşen ve yükümlülükleri karşısında verdikleri teminatların/sermayelerinin değeri düşenlerin satışları olabileceği söyleniyor. Özellikle zengin fonlarının (hedge funds) önemli miktarda satış yaptıkları belirtiliyor. Bu ikincisi özellikle ürkütücü; satışlar panik satışa dönüşür mü?
Türkiye’ye döneyim. Finansal piyasalarda yaşanan gerginliğin Türkiye’ye yönelik döviz arzını azaltacağı açık. Zaten siyasi gelişmeler nedeniyle yurtiçinde döviz talebinin yükseldiği bir ortamdayız. Döviz kuruna, risk primine ve yurtiçi faizlere yukarıya doğru baskı artacak anlamına geliyor. Hem küresel hem de yerli gerginlikler azalmazsa elbette.
Peki, bu kadar olumsuzluk içinde hiç mi olumlu bir unsur olmayacak? Yeni küresel koşulların Türkiye için bir fırsat sunduğu belirtiliyor. Daha doğrusu ‘potansiyel bir fırsat’ demek lazım. Potansiyelin olması farklı o potansiyelin ne ölçüde hayata geçeceği farklı bir şey. Öyle görünüyor ki mevcut koşullar altında o potansiyelin hayata geçmesi oldukça zor.
ABD’ye ihracatımız 2024’te 13,4 milyar dolardı. Toplam ihracatımızın yüzde 5,9’u. İthalatımız ise 16,3 milyar dolar; toplamın yüzde 4,7’si. ABD ile öyle ahım şahım bir ticaret hacmimiz yok. Peki, ihracatımızı artırmak mümkün mü? Çok sayıda ülkeye çok çeşitli mal satabiliyoruz. Öyle bir ihracat yapımız var. Bu özellik, bir anlamda uzmanlaşmadığımızı söylüyor ama öte yandan da dinamik bir ihracat/ihracatçı yapısına sahip olduğumuzu. Birkaç yolla ihracatımızı artırmak mümkün. Birincisi, mevcut kapasitemiz ile daha fazla mal satmaya çalışabiliriz. İkincisi, yeni tesisler kurabiliriz. Üçüncüsü, yüksek gümrük vergisi getirilen ülkeler, o vergilerden kaçmak için üretim tesislerinin bir kısmını Türkiye’ye taşıyıp, Türkiye’den ABD’ye mal satabilirler. Dördüncüsü, yine aynı ülkeler Türkiye’de yeni tesis kurabilirler.
Sıcak para bile kaçıyorsa neden doğrudan yatırım gelsin?
Son üçü, özellikle de son ikisi zor görünüyor. Zor, çünkü belirsizlik çok fazla. Trump bu; bugün vergi getirir, sonra pazarlığa girişir, düşürür. Kızar; artırır. ABD’nin ne yapacağı çok belirsiz. Her şeyin her an değişebileceği bir ortamda, bir sonraki gün ne yöne evrileceği belli olmayan gümrük vergisi farklılıklarına güvenip yeni yatırım yapılır mı? Kaldı ki bir de Türkiye’ye özgü koşullar var. Artan siyasi gerginlik nedeniyle sıcak para bile kaçıyorsa neden Türkiye’ye doğrudan yatırım gelsin? Geriye sadece ilk olasılık kalıyor. O gerçekleşse bile, etkisinin kısıtlı kalacağı açık. Kaldı ki, birincisi, diyelim ki Türkiye’nin ABD’ye ihracatı yükseldi ve ABD’nin bize karşı dış ticaret açığı arttı. O zaman bize de ek gümrük vergisi gelecek. İkincisi, küresel ekonomide faaliyet hacminde yavaşlama, bazı ülkelerde ise resesyon gerçekleşirse, ihracatımız olumsuz etkilenecek.
• Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.