Başlığı hiç kuşku yok ki gerçek anlamıyla değil, içerdiği ironi ile düşünmek gerektiği ortada. Çünkü bu başlıktan herhalde hiç kimse yıl sonuna kadar geçecek bir haftalık sürede yetkili bir ismin çıkıp “Enflasyonla mücadeleye bu yıl başlamaya karar verdik” ya da “Ne yazık ki enflasyonla mücadeleye başlamayı ertelemek durumunda kaldık” şeklinde bir açıklama yapacağı gibi bir anlam çıkarmıyordur.
Hem Türkiye’nin enflasyonla mücadele etmediği yıl mı var ki? Bu bile aslında ne kadar tuhaf değil mi, enflasyonla mücadele hiç bitmiyor! Herhangi bir sorunla sürekli mücadele ediyorsanız, demek ki başarıya bir türlü ulaşamıyorsunuz demektir. Neyse... O konunun başka bir boyutu...
Hiçbir dönem, hiçbir iktidar “Ben enflasyonla mücadele etmiyorum” demez zaten. Bunu biliyoruz da, bu itiraf örtülü biçimde yapılabilir. İşte bu hafta görme ihtimalimiz olan gerçek de budur.
Ekonomi yönetimi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bir süre önce yaptığı açıklamayla bir anlamda kendini bağlamış oldu. O açıklamanın gereğinin yapılacağına dönük adımlar gördüğümüz takdirde diyeceğiz ki “Tamam, 2025’te enflasyonla gerçekten de mücadele etme niyeti var”; ama tersi yapılırsa tabii ki kimse “Mücadeleyi erteledik” açıklaması yapmayacak da olsa anlayacağız ki o mücadele lafta kalacak.
Yönetilen-yönlendirilen fiyatlar
Sözü nereye getireceğim muhtemelen tahmin edilmiştir. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bakanlığının bütçesi görüşülürken TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda ne demişti, hatırlayalım:
“2025 yılında yönetilen-yönlendirilen fiyatlar enflasyon hedefiyle uyumlu bir şekilde artırılacaktır.”
Fiyatları doğrudan ya da dolaylı olarak kamu eliyle belirlenen mal ve hizmetlerin neler olduğunu bu köşede 29 Kasım’da tam liste olarak aktarmıştım.
İşte bu konuda karar verme anlamında son günler geldi çattı! Şunun şurasında 31 Aralık’a kadar karar verilecek:
“Yönetilen-yönlendirilen fiyatlar 2025’in enflasyon hedefine göre mi artırılacak, yoksa daha yüksek oranda bir artış mı söz konusu olacak?”
Ya da şöyle mi demeli ki:
“2025’te enflasyonla mücadelede samimi olunduğu ortaya konulacak mı, yoksa ta baştan miş gibi yapılmaya mı başlanacak?”
Hangi enflasyon?
Tabii ki önemli bir soru daha var:
Türkiye’nin enflasyon hedefi ne?
Türkiye enflasyon rekortmeni olduğu kadar çok sayıda enflasyon tahmin ve hedefine sahip olma yönüyle de “zengin” bir ülke!
- 2025 için orta vadeli programda yer alan yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 17,5.
- 2025 için orta vadeli programda yer alan yıllık ortalama enflasyon hedefi de demek olan deflatör yüzde 33,9.
- 2025 için Merkez Bankası’nın tahmini (nedense hedef değil) orta noktası yüzde 21 olmak üzere yüzde 16-26 arası.
Seç, beğen, kullan! Anlaşılan zaten öyle yapacaklar.
Seçecek, beğenecek ve işlerine geleni kullanacaklar!
Ücretlere başka, zamlara başka!
Asgari ücret başta olmak üzere ücret artışlarında öngörülen enflasyona göre oran belirleme eğiliminin ağır bastığı biliniyor. Memur, memur emeklisi ve diğer emekliler için ne oranda artış yapılacağı, yani ne kadar enflasyon farkı verileceği ise bir formüle bağlı ve bu formülün değişmesi gibi bir durum söz konusu değil. Ama asgari ücret farklı. Zaten tüm tartışma asgari ücretle ilgili.
Asgari ücreti yüzde 21, hadi bilemediniz yüzde 25 artırmak neredeyse temel amaç. Bu düzeyde kalınacağını sanmıyorum ama amaç bu.
Peki ya ücret dışında kalan zamlardaki yaklaşım ne?
Ücretlere düşük oranda zam yapmak kolay. Kaldı ki bu enflasyonla mücadelenin temel ayağı olmadığı halde.
Buyurun asıl enflasyona yol açan ve Merkez Bankası’nın bile şikayetçi olduğu şu yönetilen-yönlendirilen fiyatlardaki artışa bir el atın!
Bu fiyatlardaki artış oranını düşük belirleyin!
YDO nasıl uygulanacak?
2025 için yüzde 43.93 düzeyinde oluşan yeniden değerleme oranı emlak vergisinde yarı oranında uygulanıyor; YDO’yu cezalar dışındaki kalemlerde ise Cumhurbaşkanı kararıyla daha düşük uygulama olanağı var.
Bu konuda karar vermek için şunun şurasında bir hafta kaldı. Eğer indirim yapılacaksa bir an önce yapılmalı! Yok eğer yeniden değerleme oranı çerçevesinde belirlenen tutarlarda bir indirim yapılmayacaksa anlayacağız ki “Yönetilen-yönlendirilen fiyatlar enflasyon oranıyla uyumlu artırılmayacak”, yani enflasyonla mücadele lafta kalacak!
Enflasyon hedefi olarak Merkez Bankası’nın oranı olan yüzde 21 dikkate alınırsa, öte yandan bir dizi vergi ve harçta yüzde 43.93’lük YDO’ya göre artış yapılırsa bu durumda “yönetilen-yönlendirilen fiyatlar ve enflasyonla uyum” kavramından söz edilebilir mi?
Şu telefon operatörleri sorunu
Enflasyonla mücadelede ne kadar samimi olunduğunu göstermenin önemli bir yolu daha var. Daha önce de yazdım, bir kez da üstünde durmakta yarar görürüm. Türkiye’de hemen herkesin muzdarip (ya da mustarip, doğrusunun ne olduğuna karar verilememiş bir sözcüktür) olduğu bir konu...
Cep telefonu operatörlerinin vatandaşı adeta taciz edercesine ve yanıltıcı şekilde aramaları ve çok yüksek oranda zam yapmaları.
TÜİK madde fiyatlarından sonra hiçbir tutarlı gerekçe sunamadan madde ağırlıklarını da gizlediği için tam oranı bilmesek de telefon ve internet ücretleri grubunun TÜFE’deki ağırlığı yüzde 2,1948 düzeyinde. Bu ağırlığın hemen hemen tümü de cep telefonu görüşme ücreti ile internet ücretinden oluşuyor. Belki bu ağırlık giderek hızlanan yüklü zamlarla daha da artmıştır. Yani bu harcama kalemleri vatandaşı çok etkiliyor ve sık sık gelen telefonlar sinir bozuyor.
Taahhüt süresi bitiyormuş gibi aylar öncesinden aramalar, taahhüt süresini pratikte on iki ayın çok altına çekmeler ve çok yüklü zamlar...
Peki kamu bu zamlar karşısında niye sessiz? Ulaştırma Bakanına göre serbest piyasa ekonomisi uygulanıyor, yapılacak pek bir şey yok. Öyleyse enflasyon timleri neden kuruldu, bakanlıklar niye etiket denetimi yapıyor? Madem fiyatlara bir şekilde müdahale edilebiliyor, önce gelin elinizin altındaki şu telefon operatörlerinden başlayın!
Üç telefon operatörünün ikisi zaten Varlık Fonu bünyesinde, fon bünyesinde olanların birinde de Maliye Bakanlığı’nın yüzde 25 hissesi var. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yönetilenyönlendirilen fiyatlarla ilgili sözlerinde ne kadar samimi olduğunu en azından emrindeki telefon operatörünün zam oranını düşük tutarak ve “taciz telefonlarını” sona erdirerek başlatabilir; sonra da göğsünü gere gere “İşte ben ilk adımı attım” diyebilir. Bu yapıldığında enflasyon bıçakla kesilmiş gibi kesilmeyecek, düşmeyecek tabii ki ama en azından bir adım olacak. Yok eğer bu bile yapılmazsa sonrasının hiçbir önemi yok; hiç kimseden bir şeyler beklemeye de kimsenin hakkı yok!