On aylık dönemde geçen yıl 36.1 milyar dolar olan cari açık bu yıl 3.3 milyar dolarda kaldı. Oransal olarak ifade edilse tam yüzde 91’lik düşüş, olağanüstü.
Hatta cari açık öyle hızla geriledi ki, 2025-2027 dönemi orta vadeli programında öngörülen bu yıla ilişkin tahmin olan 22 milyar doların bile altında kalınacak gibi. Gidişat bu yönde.
Cari dengede tam beş aydır üst üste fazla veriliyor. Kasım ve aralıkta hemen her yıl olduğu için yeniden açık oluşsa bile yıllık tutar çok açık ki 22 milyar dolara ulaşmayacak, 2024 yılı belki 10 milyar dolar civarında bir açıkla kapatılacak.
Ekonomi yönetimi başka ne ister ki, bundan iyisi can sağlığı!
Ama iyi de daha iki ay önce açıklanmış olan orta vadeli programda yer alan tahminin bile şaşmasına yol açacak bu gerilemenin bir sebebi olmalı, değil mi?
Olmaz olur mu, var tabii ki bir sebebi...
Az hammadde ithalatı, bağlı olarak az ithalat, ona bağlı olarak az dış ticaret açığı ve sonuç olarak da az cari açık!
Zincirin halkaları birbirine eklenmiş gidiyor.
Ya bedeli?
Ama bunun bir maliyeti var tabii ki...
Hammaddeyi az ithal eden sanayi daha az üretim yapıyor...
Daha az sanayi üretimi GSYH’ye yansıyor ve büyüme görece düşük geliyor.
Hammadde kapsamında altın da var. Altın ithalatı bir şekilde sınırlandırılınca başka yollara başvuruluyor, bu kez de kaçak altın ithalatı gündeme geliyor.
Ama olsun; görünürde ithalat düşüyor mu, düşüyor.
Bu sayede dış ticaret açığı daralıyor mu, daralıyor.
Dış ticaret açığı daralınca cari açık neredeyse fazla verme boyutuna geliyor mu, geliyor.
Tutarlar her şeyi söylüyor
Cari açıkta on aylık dönemlere göre iyileşme 32.8 milyar dolar.
Peki aynı dönemlerde dış ticaret açığındaki iyileşme ne kadar, neredeyse aynı düzeyde, 32.5 milyar dolar.
Dış ticaret açığındaki bu iyileşmenin 6.3 milyarı ihracat artışından, 26.2 milyarı ithalat düşüşünden kaynaklanmış.
Bu dış ticaret verileri ödemeler dengesindeki tanıma göre. TÜİK’in açıkladığı klasik tanıma göre değerler biraz farklılık gösteriyor ama yön aynı.
Hammadde ithalatı
TÜİK verileri, hammadde ithalatında on aylık dönemde geçen yıla göre 26.1 milyar dolarlık azalma olduğunu söylüyor.
Bu tutarın 13.4 milyarı altın ithalatındaki azalmadan kaynaklanmış. Ama bu tabii ki kayıtlara giren altın ithalatı. Biliniyor ki altın artık başka yollardan da getiriliyor.
Altın dışındaki hammadde ithalatında da geçen yıla göre 12.7 milyar dolarlık azalma var.
Bu 12.7 milyar da, sanayinin beş aydır niye geçen yıldan daha az üretim yaptığını açıklamaya sanırım yeter.
Türkiye’den şimdi de valizlerle para mı kaçırılıyor?
Net hata noksan bir dönem yüksek düzeyde pozitif gerçekleştiğinde adeta koro halinde şu söylenirdi:
“İşte, Türkiye’ye kayıt dışı bir şekilde valizlerle para giriyor ve bu kara para...”
Milyar dolarların öyle valizlerle taşınacak bir para olamayacağı kaç kez yazıldı, çizildi; ama o şehir efsanesi bitmek bilmedi. Ne zamana kadar mı; net hata noksan pozitiften negatife dönene kadar...
Gerçi net hata noksan negatif olduğunda bu sefer tersi de söylenebilir; “Türkiye’den valizlerle döviz kaçırılıyor” denilebilirdi ama buna pek rastlanmadı.
On ayda 14.7 milyar dolar
Merkez Bankası’nın ödemeler dengesi verileri bu yıl on aydaki net hata noksanın negatif 14.7 milyar dolar olduğunu gösteriyor. O klasik görüşü doğru kabul edersek on ayda Türkiye’den kayıt dışı olarak 14.7 milyar dolar götürüldü.
NHN, ekim ayı itibarıyla ise yıllık bazda negatif 17.5 milyar dolar oldu. NHN’de yıllık bazda son dönemin rekoru yine negatif olmak üzere 23.5 milyar dolarla bu yılın mart ayında kırılmıştı.
Merkez Bankası net hata noksanın pozitif ya da negatif niye yüksek oluştuğunu ödemeler dengesinin metodolojik dokümanında detaylı olarak açıklıyor.
Çok özet olarak söylersek; Merkez Bankası ödemeler dengesi verilerini erken açıklıyor, çoğu veri geç geliyor ve ödemeler dengesi de toplamı sıfır etmesi gereken bir bilanço olduğu için döviz gelir ve giderinin farkının ters işaretle net hata noksana yazılması gerekiyor. Ama dediğim gibi bu konuda çok detaylı bilgi almak isteyenler için adres Merkez Bankası’nın metodolojik dokümanı.