✓ Hazine iç borçlanmada yirmi yıl önceki faize döndü. Temmuz 2003’ten, Mayıs 2024’e; yirmi yılı aşkın dönemin en yüksek faizi
✓ Hazine bu yıl 2.1 trilyon lira iç borç almak durumunda. Parayı veren düdüğü çalar, yüksek faizi veren Hazine de bu borcu bulur; bulur da o faizle gelecek yılların yükü ne olur?
Hazine’ye borç verenler geçen yılın eylül ayında gönderdikleri bir mektupla iç borçlanma faizinin düşük tutulmasından dolayı eleştirilerini sıralayıp bu koşullarda artık borç veremeyeceklerini ve Hazine’nin bundan dolayı büyük sorun yaşacağını ifade etmiş ve…
Şaka şaka, tabii ki böyle bir mektup yoktu. Eleştiri ve rahatsızlık muhtemeldir ki vardı ve “Madem faiz düşük seyrediyor, biz de TÜFE’ye endeksli ya da döviz cinsinden olursa iç borç veririz” demiş ve ona göre politika geliştirmişlerdi ama mektup elbette söz konusu değildi.
Neyse ki(!) borç verenler artık pek mutlu. Hazine’nin iç borçlanma faizi geçen yılın ekim ayından beri hızla yükseldi ve bu yıl mayısta 2003 yılı düzeyine geri döndü.
Hazine bu yıl mayısta yıllık bileşik yüzde 38.68 faizle borçlandı.
Daha önce bu düzeyin üstündeki son faiz yüzde 40.85 ile 2003 yılının temmuz ayında oluşmuştu.
2003’ün temmuzundan, 2024’ün mayısına…
Zaten Hazine’nin sitesinde borçlanmaya ilişkin veriler 2003 yılı ocak ayına kadar gidiyor ve aradan geçen yirmi bir yılı aşan dönemde yalnızca 2003’ün ilk yedi ayındaki(Haziran 2003 hariç) iç borçlanma faizi bu yılın mayısındaki orandan yüksek. 2003’ün temmuz ayından sonra hiçbir ayda bu yılın mayısındaki kadar yüksek oranla borçlanılmamış.
Yüzde 6’ya kadar inildi
Hazine’nin iç borçlanma faizi 2010-2016 döneminde genellikle tek hanede seyretti.
Hatta bu dönemde Mayıs 2013’te borçlanma faizi yüzde 6.09’a kadar geriledi. Zaten bu oran, 2003 yılı başından bu yana geçen dönemde kaydedilen en düşük oran oldu.
Hem faiz düştü, hem kompozisyon iyileşti
Faizin tek haneli seyrettiği dönemlerde yalnızca düşük faiz gibi bir avantaj yakalanmadı. Uzunca bir dönem iç borçlanmada döviz cinsinden borç alınmadı. Zaten daha önce de döviz cinsi borçlanma pek yoktu da, var olanlar da sıfırlandı ve 2012- 2017 döneminde hiç döviz cinsi borçlanmaya gidilmedi.
2018 yılıyla birlikte işler sarpa sarmaya, Hazine’nin borçlanması artarken bir anlamda borçlanmada kalite de bozulmaya ve gelecek yıllara sarkıtılan yük artmaya başladı.
Öyle ki 2017 yılında toplam iç borç stokunun tam yüzde 65’i TL cinsinden sabit faizli borçtan oluşuyordu.
Bu yılın nisan ayında söz konusu oran yüzde 46 düzeyinde. Yaklaşık olarak 20 puanlık bir azalmadan söz ediyoruz.
İç borcun döviz-faiz yapısına ilişkin son veriler nisan ayındaki durumu gösteriyor ve buna göre toplam iç borcun yüzde 83’ü Türk parası, yüzde 17’si döviz cinsinden.
Türk parası cinsinden olan borcun toplam borca oranı olarak yüzde 46’sı sabit faizli, yüzde 25’i değişken faizli, yüzde 11’i ise TÜFE’ye endeksli.
Borçlanma ihtiyacı sürdükçe…
Hazine bu yıl 2.1 trilyon lira gibi devasa bir iç borçlanmaya gitmeyi programlamış, programlamak durumunda kalmış durumda. Dikkatinizi çekerim bu yalnızca iç borçlanma ihtiyacı.
Böylesine yüklü tutarda borçlanma gereği varken faizi düşürmek, faiz oranını borç verene kabul ettirebilmek mümkün mü?
Başa dönüyoruz işte, mayıs ayındaki veri ortada ve Hazine 2003’ten sonraki en yüksek faizi vermek durumunda kalmış. Mayısta yüzde 38.68 olan faizin sonraki aylarda daha da yukarı gitmesi herhalde kimse için şaşırtıcı olmayacaktır.
Vergi alamazsanız, daha önemlisi belli kesimlerden almazsanız; harcamanızı kısamazsanız, hatta dostlar alışverişte görsün yaklaşımından öteye geçemeyip kısmaya gerçek anlamda niyetlenmezseniz, sonuçta borç alırsınız, üstelik çok borç alacağınız için de yüksek faiz ödersiniz.
İşte son dönemde olduğu ve olacağı gibi…