Bir hafta sonrasının yazısını bugünden okumayı sanırım istersiniz. Bir hafta sonrasının, yani 28 Haziran’ın yazısını…
Merkez Bankası’nın politika faizi 27 Haziran Perşembe günkü toplantıda tahmin edildiği gibi yüzde 50’de sabit bırakıldı. Böylece mart ayındaki toplantıda yüzde 45’ten yüzde 50’ye çıkarılan faiz, nisan ve mayıstan sonra haziranda da değiştirilmemiş oldu.
Para Politikası Kurulu’nun faiz kararından sonra yaptığı açıklamada daha önce olduğu gibi parasal sıkılaştırmanın krediler ve talep üzerindeki etkilerinin yakından izlendiği belirtildi.
Açıklamada faizin hangi durumda düşürülmesinin gündeme gelebileceğine ilişkin detaylar bir kez daha paylaşıldı:
“Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir.”
Merkez Bankası enflasyonun ana eğilimi derken yıllık orandan söz etmiyor, bunu biliyoruz. Merkez Bankası’nın üstünde durduğu aylık oranların belirgin bir düşüş eğilimine işaret etmeye başlaması. Yoksa yıllık orandaki düşüş eğer bir faiz indirimini gerektirseydi temmuz ve ağustos oranlarının belli olmasıyla bu indirim kaçınılmaz hale gelirdi.
Ağustos oranının açıklanacağı eylülde yıllık enflasyonun mayıs sonundaki yüzde 75’lik düzeyinin en az 20-25 puan altına ineceği biliniyor. Bu gerilemeyi sağlayacak olanın tümüyle baz etkisi olacağı da bir gerçek.
Sonbahara gelindiğinde yüzde 50’nin altına sarkacak yıllık orana bakılarak faiz indirimi yönünde bir baskı ortaya çıkar mı bilinmez.
Ama en azından şunu söylemek mümkün; ne zaman başlar tahmin etmek pek kolay değilse de, faiz indiriminin artırımdaki gibi 5’er puan düzeyinde olmayacağını beklemek gerekir.
Zaten geniş bir kitle hala tetikte ve dövizdeki uzun süreli yatay seyrin büyük bir gerilim oluşturduğu görüşünde. Dolayısıyla faiz bu koşullarda bir anda 5’er puan birden aşağı çekilmeye başlanırsa dengeler çok fena bozulur.
Bu yüzden de ne zaman başlarsa başlasın faiz indirimlerinin düşük oranlarla olması beklenir.
Ya artış olasılığı?
Her ne kadar Merkez Bankası “Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır” diyorsa da artık faizde yüzde 50’nin ötesine geçileceğine pek ihtimal verilmiyor.
Hele hele yıllık enflasyondan temmuz ve ağustosta geçen yılki yüzde 9.49 ve yüzde 9.09’luk oranların çıkmasından sonra bunların yerine yüzde 4-5 gibi oranlar girse bile bu durum “enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma” olarak okunur mu, tartışılır.
Normalde böyle bir gerçekleşme olsa, enflasyonun aydan aya iyileşerek gitmesini gözeten Merkez Bankası bu durumdan kesinlikle çok rahatsızlık duyar ama bu bir faiz artışı getirmez. Kaldı ki temmuz ve ağustosta öyle yüzde 4’leri, 5’leri bulan bir artış da en azından şimdiki durumda kesinlikle ama kesinlikle söz konusu olmaz.
Erdoğan’ın faiz çıkışı
Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde faizle ilgili yaptığı açıklama bir anda akıllara Eylül 2021’deki faiz indirme sürecini getirdi.
Erdoğan, enflasyonun seyrine ilişkin bir soruyu yanıtlarken “Bütün mesele yine geliyor, faiz olayına dayanıyor. İnşallah faizde atacağımız adımlarla enflasyonu son çeyrekte çok daha olumlu bir konuma taşımış olacağız” dedi.
Erdoğan, “Faizi düşüreceğiz ve enflasyon gerileyecek” mi demek istedi, yoksa “Faizi artıracağız ve enflasyon gerileyecek” mi demek istedi, anlaşılamadı.
Herhalde ikinci olasılık değildir. Geçen yıl 22 Haziran’da başlatılan faiz artırımının üstünden tam bir yıl geçti. Bu bir yılda faiz yüzde 8.5’ten yüzde 50’ye çıkarıldı ve bu süreçte Erdoğan’dan faizle ilgili tek kelime duyulmadı.
Dolayısıyla şöyle bir çıkarsamada bulunmak yanlış olmasa gerek.
Erdoğan faizden söz ettiğine göre, bu indirimdir.
Şu durumda son çeyrekte bir faiz indirimi sürpriz olmamalıdır.
Son çeyreğe kadar normal gidişatla yıllık enflasyon yüzde 40’lara doğru geriler, aylık artışlar da yüzde 2’ler civarına inerse, yine söylüyorum, 5’er puan olmamak kaydıyla faiz indirimi başlayabilir.
Bütçedeki fazla normal
Bütçe mayısta 219 milyar lira fazla verdi. Bütçedeki faiz dışı fazla ise 330 milyar lirayı buldu.
Bütçede açığa alışkın olduğumuz için böyle yüksek tutarlı fazla ilk bakışta hayret uyandırabilir ama bu normal bir durum.
Mayıs ayındaki fazlanın iki nedeni var ve bu durum yalnızca bu yıla özgü de değil. Geçen yılın mayısında da aynı durum yaşanmıştı.
Kurumların geçen yılın son çeyreğine ilişkin olarak nisanda ödemeleri gereken taksit mayısa sarkıtıldı. Aynı şekilde bu yılın ilk çeyreğine ait olan kurumlar geçici vergisi de mayıs ayında ödendi.
İşte bu ödemelerden dolayı mayıs ayındaki vergi tahsilatı 898 milyar lirayı buldu. Oysa ilk dört aydaki aylık ortalama tahsilat 458 milyar liraydı.
Vergi tahsilatında bu hareketi yaratan kurumlar vergisine gelince… İlk dört ayın kurumlar vergisi tahsilatı 48 milyar lira. Yalnızca mayıs ayındaki tahsilat ise 404 milyar lira.
Dolayısıyla bütçenin mayıs ayında fazla vermesinde şaşılacak bir yön yok.