Piyasalar yeni haftaya Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ile Merkez Bankası’nın ince ayar stratejisinin detaylarını anlamaya çalışarak başladı.
- BDDK, Cuma günü yayımladığı kararlarla kredi türlerinde risk ağırlıklarını yeniden düzenledi.
- Merkez Bankası ise Cumartesi günü açıkladığı kararla, TL mevduat için zorunlu karşılık oranlarını artırırken, döviz mevduatları için TL cinsinden tutulan karşılık oranlarını düşürdü. Ayrıca, TL’ye geçiş oranına göre uygulanan faiz avantajını kaldırdı ve azami komisyon oranını yükseltti.
Peki tüm bunlar ne demek? Borsa ve ekonomi bunlardan nasıl etkilenir?
Bu hamleler hem ekonomiyi destekleyici hem de dengeleyici bir yaklaşımın çıktıları diyebiliriz. Yani amaç, para politikasında sıkılaşmayı ekonomiyi fazla yavaşlatmadan ve bankacılık sektörünü zayıflatmadan, kontrollü bir şekilde sürdürmek gibi görünüyor. Adımlar adeta ince bir ayardan geçiyor.
BDDK’nın kararı ile ihtiyaç kredileri, kredi kartları, taşıt ve konut kredilerinde sermaye yeterlilik oranlarına etki eden bu risk ağırlıkları, yönetmelikle belirlenen sınırlara çekildi. Bu düzenleme sayesinde bankaların sermaye yeterlilik oranları üzerindeki baskı azalacak ve bankalar bireysel kredi ve konut kredisi verme konusunda daha rahat hareket edebilecekler.
Bu adım, bankalar açısından sınırlı pozitif olarak değerlendirilebilir. Ancak, gerçek anlamda pozitif bir gelişme, ilerleyen dönemde Merkez Bankası’nın kredi büyüme sınırlarını gevşetmesi veya tamamen kaldırması ile olur.
Ayrıca Merkez Bankası ise Cumartesi günü açıkladığı kararla, TL mevduat için zorunlu karşılık oranlarını artırırken, döviz mevduatları için TL cinsinden tutulan karşılık oranlarını düşürdü. İlaveyen, TL’ye geçiş oranına göre uygulanan faiz avantajını kaldırdı ve azami komisyon oranını yükseltti.
Bu hamleler, piyasadaki likidite fazlasını kontrol altında tutmak amacıyla munzam karşılık mekanizmasının aktif kullanılmaya devam edeceğini gösteriyor. Ancak, bu süreçte bankaların bilançolarına zarar vermemek adına dikkatli bir dengeleme yapıldığını da söylemek mümkün.
Tüm bu hamleler özellikle TL’nin daha fazla desteklenmesini sağlayabilir ve para politikasındaki sıkılaşma sinyalleri ile piyasa faizleri arasındaki farkın kapanmasına yardımcı olabilir.
İnce Ayar Stratejisi
Bu adımlar, fazla likiditeyi çekme, TL’yi destekleme, ekonomiyi büyütme ve enflasyonu düşürme hedeflerini aynı anda gerçekleştirme çabası olarak değerlendirilebilir. Geleneksel bir sıkılaşma veya genişleme politikası yerine, ince ayar yapılarak daha dengeli bir yol izlenmeye çalışılıyor. Bu, piyasalar için belirsizliği azaltabilecek bir strateji olarak öne çıkıyor.
Sonuç olarak, bu adımların etkisinin piyasa faizlerini politika faizine yaklaştırması ve Türk lirasını desteklemesi beklenebilir. Ayrıca, bireysel kredilerdeki risk ağırlıklarının normalleşmesi, sermaye yeterlilik oranı son dönemde düşen kamu bankaları için daha belirgin bir pozitif etki yaratabilir.