Ekonomi

8. Sermaye Piyasaları Kongresi devam ediyor

Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi'nde bankacılar finans sektörünü ele aldı

Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi'nde bankacılar finans sektörünü ele aldı

8. Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi, "Üçüz (Dijital, Yeşil ve Toplumsal) Dönüşümün Kesişim Noktası: Sermaye Piyasaları" temasıyla devam ediyor.

"Türkiye Finans Sektörünün Geçmişten Geleceğe Yolculuğu" başlıklı panelde konuşan İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali, finansal sisteme toplam olarak bakıldığında 9'uncu ay itibarıyla 38,2 trilyon liralık büyüklükten bahsedildiğini söyledi.

Bu rakamın yüzde 80'inin yani 30 trilyon liralık kısmının bankacılık sisteminden oluştuğunu anlatan Bali, şu bilgileri paylaştı:

"Kalan kısım yatırım fonları, emeklilik fonları, portföy yönetim şirketleri, aracı kurumlar şeklinde devam ediyor. Yatırımcı tercihlerine baktığımızda da gerek TL, gerek yabancı para olsun, mevduat hala yüzde 60'lık payla en dominant yatırım aracı olmaya devam ediyor ama son dönemde biraz pay ve yatırım alanlarına doğru bir yönelim var. Nitekim 2019 sonunda yüzde 80 civarında olan TL ve yabancı para mevduat şimdi yüzde 60'a geri dönmüş durumda. Pay ve yatırım fonu da yüzde 10'dan yüzde 25'e doğru gelişmiş."

Bali, milli gelir açısından Türkiye'nin, dünyada ilk 20 içerisinde yer aldığını ancak borsa piyasa değerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı bakımından ise 45'inci sırada olduğuna dikkati çekti.

Son dönemde özellikle salgın ve enflasyonist ortamın yatırımcı sayısını çok ciddi şekilde artırdığına işaret eden Bali, yıllarca bir milyon seviyesinde olan yatırımcı sayısının 8,5 milyona kadar yükseldiğini anlattı.

Bali, en yüksek yüzde 10'luk yatırımcı sayısının, toplam piyasa değerinin neredeyse yüzde 95'ine sahip olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"İSO 500'deki şirketlerin sadece 89'u Borsa İstanbul'da işlem görüyor. Özel sektör borçlanma araçlarına baktığımızda da yine yeterli yeri bulamadığımızı görüyoruz. Bu rakamları potansiyelimizin ne kadar çok olduğunu anlatmak için söylüyorum. Mesela devlet iç borçlanma senedi ve özel sektör tahvilleri borçlanma araçları bulunduran yatırımcı sayısı halen 100 binin altında. Çok düşük rakamlar bunlar. Genç ve dinamik nüfusun yanı sıra gelişmekte olan finansal okuryazarlık seviyesi, bankalar ve aracı kurumlar gibi finansal sistem unsurlarında teknolojiye hızlı adapte olabilen, öğrenmeye açık ve kaliteli bir profesyonel grubun varlığı, sektör için önemli bir potansiyel sunuyor."

Bali, finans sektörünün güçlü yanlarının yanı sıra zayıf alanlarına da değinerek, "Bireysel emeklilik sistemine verilen teşviklere rağmen düşük tasarruf oranını aşamıyoruz. Bir de ekonomik dalgalanmalar nedeniyle kısa vade yatırım perspektifi. Bir türlü yatırımları uzun vadeye getiremiyoruz. Aslında bankacılık sisteminin bu kadar ağırlıklı olmasının da kısa vade yatırım perspektifi ile ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde, hem yatırımcılar hem de şirketler tarafında orta ve uzun vadeli bir vizyon benimsenebilirse, bankacılık sisteminin bu kadar ağırlıklı olmasına gerek kalmayabilir." diye konuştu.

Polisan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Bayazıt da politika faiz oranları ve tasarruf faizi oranlarına bakıldığında özel sektörün borçlanma ihtiyaçları arasında çok daralan bir alanın olduğunu söyledi.

Tasarruf sahiplerinin de doğal olarak daha garantili, getirisi net, riskli olmayan enstrümanlara eğilim gösterdiğine işaret eden Bayazıt, yatırımcıları çekebilmek için ekonomik istikrarın olması gerektiğini belirtti.

 "Türkiye'de enflasyon aşağı gelecek"

QNB Bank Yönetim Kurulu Üyesi Temel Güzeloğlu, Türkiye sermaye piyasalarının mevcut durumuna ilişkin değerlendirmede bulunarak, şöyle devam etti:

"Önümüzdeki dönem enteresan bir dönem. Dünyada enflasyon aşağıya geliyor, Türkiye'de enflasyon aşağı gelecek. Dünyada sermaye hareketlenmeye başladı. 2012-13 dönemine benzeyen bir durum var. O dönemdeki gibi bizim reyting artışlarımız da arka arkaya gelmeye devam ederse, yabancı girişini de daha fazla sağlayabilirsek sermaye piyasaları açısından farklı bir platoya doğru hareketlenebiliriz ki bu önemli."

Türkiye'de borsada teknoloji şirketlerinin varlığının azlığına dikkati çeken Güzeloğlu, bu varlığın belli bir seviyeye gelmesiyle büyümenin de artacağını, büyümenin artmasının da borsaları daha çekici hale getireceğini söyledi.

Güzeloğlu, sermaye piyasalarını düşünürken, öncelikle ekonominin kompozisyonunu düşünmek gerektiğine işaret ederek, "Ekonominin kompozisyonunu da teknoloji şirketlerinin ağırlığını artıracak yönde düşünmek gerek. Verimlilik meselesi de çok önemli çünkü borsa çok büyük oranda büyümenin peşinde. Büyüme Türkiye için verimlilikle gelebilir. Verimliliği artırmaya yönelik pek çok politika uygulanıyor ama bunların üzerinden daha fazla durmak gerekli." ifadelerine yer verdi.