Sorun, yalnızca dün açıklanan son orta vadeli programa özgü değil. OVP’lerdeki temel sorun, herhangi bir yılın verisinin üç kez revize edilmesiyle başlıyor. Üstelik, bırakın üç yıl sonrayı, öyle ki bir yıl sonrayı bile öngörememe durumu yaşanıyor.

Neymiş, gelişmelere göre revizyona gidilmesi normalmiş. Tabii ki normal de, Türkiye’de yapılan öyle küçük bir revizyon değil ki, neredeyse tümüyle değiştirmek, daha doğru bir ifadeyle değiştirmek zorunda kalmak.

2025-2027 dönemine ilişkin orta vadeli program açıklandı. Güzel! Yine bir dizi veri, bir dizi vaat. Öngörülenler ne ölçüde tutacak; göreceğiz.

Bazı hedefler tutsa bile biliniyor ki bu biraz da kendiliğinden oluyor. Ekonomiye, ekonomiyle ilgili olanlar değil de siyasetçiler yön verince yazımdaki tablolarda özetlediklerim kaçınılmaz olarak yaşanıyor...

Birkaç örnek...

2022 ve 2023 yıllarına bakar mısınız? 2021’in sonbaharında hazırlanan OVP’de 2022 yılı için yüzde 9.8 TÜFE artışı öngörülüyor. Bu hazırlığı yapan bürokrasi 2021 eylülünde faizin indirilip ekonomi politikasının kökten değişeceğini nereden bilsin. Yüzde 9.8’lik öngörüye karşılık 2022 enflasyonu yıl sonunda yüzde 64 oluyor.

OVP’yi yazanlar 2023 için daha hazırlıklı, daha deneyimli; bu kez enflasyon tahminlerini yüzde 25’e çıkarıyor. Ama sonuçta o oran da fena halde şaşıyor ve gerçekleşme yüzde 65’i buluyor. Bürokrasi faiz indiriminin devam edeceğini bilmiyor ki.

Asıl konu başka!

Bugünün konusu, önceki OVP’ler değil elbette.

Konu, OVP’lerin kağıt üstünde kalmaya mahkum metinler olduğu.

Kendimizi kandırmayalım; kimsenin OVP’yi önemsediği yok!

Baksanıza dün Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve çok sayıda bakan ortak bir basın toplantısıyla OVP’yi açıklamak için basının ve kameraların karşısına geçiyor. İlk söylenen sözlerden biri “Zamanımızın kısıtlı olduğunu dikkate alarak belli sayıda soru alabileceğiz” oluyor.

Hani Türkiye ekonomisinin üç yıllık yol haritası açıklanıyor ya...

Hani OVP çok önemli bir metin ya...

Hani kamu ve özel sektöre yol gösterecek bir dizi veri ilan ediliyor ya...

Ve bunu yılda bir kez açıklıyorsunuz ya...

Bu metni açıkladıktan sonra çok soru alsanız, ne olur?

Ne yani, “Türkiye ekonomisi için böylesine önemli yol haritasını” ikinci planda bırakacak nasıl bir programınız var? Bunu hem Cevdet Yılmaz, hem diğer bakanlar ve toplantıda bulunan Merkez Bankası Başkanı için söylüyorum.

Dolayısıyla birbirimizi kandırmaya çalışmaya gerek yok.

Orta vadeli programlar adet yerini bulsun programlarıdır.

Hem yakın zamanda bir ara adeta “içine yeni bir şey koyamıyoruz, bari dışını değiştirelim” dercesine OVP’nin adı yeni ekonomi programı (YEP) yapılmamış mıydı? Sonra yeniden OVP’ye dönüldü.

Merkez’in enflasyon tahmini ne olacak?

OVP’ye göre bu yılın enflasyon gerçekleşmesi yüzde 41.5 olarak tahmin ediliyor. Merkez Bankası’nın tahmini ise hâlâ yüzde 38.

Cumhurbaşkanı Cevdet Yılmaz, bir soru üzerine bu oranların aslında pek çelişki gibi görülmemesi gerektiğini, OVP’deki tahminin Merkez Bankası’nın tahmin aralığının altında kaldığını söyledi. Yılmaz, örtülü biçimde Merkez Bankası’nın tahminini değiştirmeyebileceğini söylemiş oldu. Zaten daha önce de değindim, Merkez Bankası yetkilileri de 38’e değil, tahmin üst sınırına odaklanmanın daha doğru olduğunu dile getiriyordu.

Ancak Merkez Bankası’nın herhalde 2025 ve 2026 için 14 ve 9 olan tahminlerini OVP ile uyumlu hale getirmesi beklenir.

Üç yıl sonra bile yüzde 7

Enflasyonda bu yıl yüzde 41.5 düzeyinde kapatılabilir.

Bu mümkün. Bu orandan 2025’te yüzde 17.50’ye zor da olsa inilebilir.

Hadi bir yıl sonrası, yüzde 9.7 de tutturulabilir.

Türkiye, üç yıl sonrasında hâlâ yüzde 7 mi hedefliyor? Nerede kaldı Merkez Bankası’nın orta vade için yüzde 5 hedefi? Sahi bu programı yazanlar için orta vade kaç yıl acaba?

Kaldı ki bu gidişle değil yüzde 7, tek haneye inmek bile zor. Başlıkta da belirttiğim gibi, hedefler neyse de, gidiş yoluna çok engebeli olduğu için bir türlü girilemiyor.

TL’de reel değerlenme devam edecek

2024-2026 dönemine ilişkin OVP’de bu yılın ortalama dolar kuru 36.78 olarak varsayılmıştı. Ancak hem yurt dışından pek istenilen ölçüde olmasa da döviz girişi sağlanması, hem yurt içi yerleşiklerin uzun süre artmadığını gördükleri dövizden çıkarak TL’ye yönelmesi kurdaki artışı iyice yavaşlattı. Enflasyonla mücadelenin temel taşlarından biri TL’nin reel olarak değerlenmesiydi ve bu ekonomi yönetimi eliyle de bir anlamda özendirildi. Sonuçta yıl ortalamasında 36.78 olarak öngörülen dolar kurunun bu düzeye ulaşmayacağı görüldü.

2025-2027 programı çerçevesinde doların bu yılki ortalamasının 33.22’de kalacağı tahmin ediliyor. Doların yılbaşından şimdiye kadarki ortalaması 32 lira. Buna göre yıl ortalamasının 33.22 olması için, kalan dört ayın ortalamasının 35.6 düzeyinde oluşması gerekiyor.

Dolar kuruna ilişkin gerçekleşme tahmini yalnızca bu yıl için aşağı çekilmedi. 2025 ve 2026 için 2024-2026 programında dile getirilen tahminler de düşürüldü. Bu da, önümüzdeki dönemde de reel olarak değerlenecek bir TL öngörüldüğünün göstergesi.

Büyümede yüzde 3.5 de mümkün değil

Bu yılın daha önce yüzde 4 olarak tahmin edilen büyüme hızı yüzde 3.5’e çekildi. Ama sanki ilk altı ayın verilerinden sonra yüzde 3.5’lik büyümeye erişmek de pek mümkün olmayacak.

Türkiye ekonomisi bu yıl ilk altı ayda yüzde 3.8 büyüdü. Yılın tümündeki oranın yüzde 3.5 olabilmesi, ikinci yarıda en az yüzde 3.2 büyümeyle mümkün.

Ne var ki ilk çeyrekteki yüzde 5.3’lük büyümenin ikinci çeyrekte yüzde 2.5’e indiği ve bu eğilimin süreceğinin beklendiği bir süreçte altı ay toplamında yüzde 3.2 büyüme hiç olabilir görünmüyor. Dolayısıyla bu yılki büyümenin yüzde 3.0-3.5 arasında kalabileceğini söylemek pek yanlış olmaz.

Bu arada Yılmaz’ın da vurguladığı gibi 2024 yılındaki büyümenin 0.5 puan revize edilmesinde TÜİK’in 2023 büyümesini yüzde 4.5’ten yüzde 5.1’e revize etmesi etkili oldu.

Sonuçta baz yükseldi. Eğer 2023 verisi revize edilmeseydi bu yılın büyümesi aynı GSYH ile yüzde 4.1 düzeyinde gerçekleşecekti.

Büyüme aşağı, işsizlik de!

OVP’de hem bu yılın, hem önümüzdeki yılların daha önce tahmin edilen büyüme hızı aşağı çekilirken işsizlik oranının da aynı şekilde aşağı yönde revize edildiği dikkati çekiyor. Bu yılki revizyon özellikle geçen yılın gerçekleşmesindeki revizyondan kaynaklanıyor ama ya gelecek yıllarınki?

Ülke daha az büyürken, yani daha az üretirken, aynı dönemde işsizliğin nasıl olup da azalacağı tabii ki merak konusu. Buna getirilen açıklama üç yılda yaklaşık 2.3 milyon istihdam artışı sağlanacağı oluyor. Bu aşamada da tabii ki üç yılda bu kadar istihdamın nasıl sağlanacağı sorusu gündeme geliyor da, fazla didiklememek gerekir, 2.3 milyon diye uygun görülmüş işte...

Aa Tablo 1 06092024

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve borsagundem.com.tr’nin editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Kaynak: ekonomim.com